

Sağlık
İnmemiş Testis Erken Tedavi Edilmezse Kansere ve Kısırlığa Neden Oluyor!
İnmemiş testis erkek çocuklarda doğumdan sonra en sık tespit edilen genital anomalilerin başında gelir.
Yayınlandı
2 ay önceon
Yazar:
Aren Denizİnmemiş testis erkek çocuklarda doğumdan sonra en sık tespit edilen genital anomalilerin başında gelir.
İnmemiş testis, fetal hayatta böbreklere yakın konumda olan testislerin normal iniş yolundan skrotuma inememiş olması durumunu ifade eder. Bir başka ifadeyle skrotumda testislerin olmaması anlamına gelir. Testislerin spermiyogenezin daha sağlıklı olabilmesi amacıyla vücut ısısından yaklaşık olarak iki derece daha soğuk ortam olan skrotuma indiğinin bilinmesinden sonra inmemiş testis tedavisi de önem kazanmıştır.
İnmemiş testisin vücut ısısına maruziyeti sonrasında dokusunda değişmeler olmaktadır. Bu değişim neticesinde infertilite problemi yanında aynı zamanda nadir de olsa testis kanseri gelişim riski ortaya çıkmaktadır. Yıllar içerisinde yapılan çalışmalarla inmemiş testisin tedavisi testis hasarının erken yaşlarda başladığı düşünülerek gittikçe erken yaş dönemine çekilmiştir. Testisin inişi, antenatal dönemin 28. haftasında testisin hızlı bir şekilde skrotuma indiği bu inişin ise 35-37. haftalarda tamamlandığı uzun süredir bilinmektedir. Testisin skrotuma iniş sürecini açıklamaya yönelik uzun süredir çalışmalar yapılmaktadır. Hipotalamik-pitüiter-gonadal eksenin sağlıklı çalışması, gubernakulumun önemi, proksesus vaginalisin ve genitofemoral sinirin rolü gibi pek çok konuda çalışmalar yapılmış olmakla birlikte halen testisin iniş mekanizmasının açıklanmasına yönelik fikirbirliği yoktur. Yapılan çalışmalar ise genel olarak testisin iniş mekanizmasını açıklamaya yönelik değil testisin inişinde etkisi olan faktörlerin rollerini tartışmaya yönelik olmuştur.
Yenidoğan Çocuklarda Görülme Sıklığı Oldukça Yüksek!
İnmemiş testisin görülme sıklığı doğum haftasına göre değişiklik gösterir. Miadında doğanların %1-5’inde, preterm yenidoğanların %1-45’inde görülür. Doğumdan sonra maternal hormonların etkisinin azalması ile birinci haftadan üçüncü aya kadar hipofizer gonadotropinlerin seviyeleri yükselir. Gonadotropinlerin uyarısı ile testosteron salınımında ani bir artış meydana gelir. Bu artış üçüncü ayda pik yapar, altıncı ayda puberte öncesi seviyelere geriler. Doğumdan sonraki bu kısa döneme “mini puberte” denir. İlk altı aylık dönemde artmış gonadotropin ve androjenlerin etkisi ile inmemiş testislerin bir kısmı iner. Altıncı aydan bir yaşına kadar da az da olsa testisin inişi kısmen devam edebilir. Sonuç olarak, doğumda inmemiş olan testislerin büyük kısmı bir yaşına kadar inmiş olur. İnmemiş testisin gerçek insidansı bir yaş civarında %1’e geriler. İnmemiş testisle ilgili yapılan uzun çalışmalar neticesinde coğrafi ve ırksal olarak belirgin bir farklılığın göze çarpmadığı söylenebilir. En önemli risk faktörü olarak maternal yaş gösterilmektedir.
Neden Önemli?
İnmemiş testisteki en önemli sorun infertilite ve kanser gelişimidir. Bu sorunların kaynaklandığı esas patoloji konusunda ise fikir birliği yoktur. Bunun nedeni testisin kendisinde var olan bir anomali dolayısı ile mi inmediği yoksa inmediği için mi bozulduğu tartışmalarına dayanmaktadır. Yine inmemiş testisin indirildikten sonra düzelip düzelmediği veya hangi şartlarda düzeldiği de tam olarak aydınlatılamamıştır. Spermatogenezin sağlıklı şekilde devam edebilmesi için testisin ısısının vücut ısısından en az 2-50C düşük olması gerekmektedir. Ayrıca skrotumun ince ve kılsız yapısı, ter bezlerinin sık olması nedeni ile testis termoregülasyonu sağlanarak daha soğuk ortamda kalması sağlanır. İnguinal kanal yada abdomende yer alan testis ise ısıya maruz kalarak termal yaralanmasına neden olur. Isıya maruziyet sonrasında artmış olan serbest oksijen radikalleri ve ısı-şok proteinleri sertoli ve leyding hücrelerine zarar verir. İnmemiş testiste infertilitenin yanında malignite riski de artmıştır. Tümör gelişme riski testisin bulunduğu yer, indirme zamanı ve eşlik eden anomalilere bağlı olarak %2-5 arasında değişmektedir. Deneysel olarak protein kinaz C yolunun uyarılması ile kanser gelişimi olduğu bilinmektedir. İnmemiş testiste de parasempatik tonus artışının da bu yolu uyardığı düşünülmektedir. Tümör gelişiminde ısı etkenlerinin dışında germ hücrelerinin aberran dönüşümü veya apoptoza uğraması gerekirken bu işlemden kaçan gonositlerin rol aldığı öne sürülmüştür.
Tanı ve Görüntüleme
İnmemiş testisi olan hasta skrotumda testisinin olmaması yakınması ile gelecektir. Aynı zamanda rutin fiziki inceleme esnasında hekim tarafından da muayene edildiğinde inmemiş testis tanısı konulabilir. İnmemiş testis tanısının konulmasına en değerli inceleme yöntemi fizik muayenedir. Dikkatli bir inspeksiyon ve palapasyonla inmemiş testis tanısı rahatlıkla konulabilir. Ultrasonografi (USG) ile inguinal yerleşimli testislerin %97’si tespit edilebilmektedir. USG ile karın içerisindeki testislerin %38’ini, atrofik testislerin ise %30’unu göstermek mümkün olabilir. Karın içerisindeki testislerin görüntülenmesinde Manyetik Rezonanas Görüntüleme (MRI) daha değerlidir. Spesifikliği %87,7 duyarlılığı %85 olarak bulunmuştur. Ancak MRI için anestezi gerekliliği en büyük sorundur. Bu nedenle yerini laparoskopiye bırakmıştır. Görüntüleme yöntemlerinin duyarlılığının düşük olması nedeni ile Avrupa Üroloji Birliği (EAU) ve Amerikan Üroloji Birliği (AUA) palpe edilmeyen testisler için radyolojik görüntüleme yapılmasını önermemektedir.
Tedavi: İnmemiş testiste tedavinin amacı, fertilite potansiyelini arttırmak, tümör gelişim riskini azaltmak, normal bir kozmetik görünüm sağlamak, potansiyel fıtık oluşumunu ortadan kaldırmak, torsiyon riskini azaltmak, travma riskini azaltmak ve olası psikolojik etmenleri engellemektir. İnmemiş testis tedavisinde geçmişten günümüze kadar hormonal ve cerrahi seçenekler tartışılagelmiştir. Bu tartışmaların kapsamı şekil değiştirse de halen devam etmektedir
Cerrahi Hangi Ayda Yapılmalı?
İnmemiş testisin cerrahi tedavisinin, spontan iniş ihtimalinin artık kalmadığı, testisin germ hücrelerinin de yüksek intrabdominal ısıdan henüz etkilenmediği 6 ay ile 18 ay arasındaki dönemde yapılması önerilmektedir. Testis palpabl ise, inguinal bölgeden yapılacak olan bir cilt kesisi ile inguinal kanal açılır, testis kendisini çevreleyen distaldeki gubernakular bağlantılarından ayrılır, spermatik kord ve elemanları proskimalde proksesus vaginalisten ayrılır. Herni kesesi bağlanır ve testis skrotumda hazırlanan poşa indirilir. Testisin vaz deferens veya testiküler damarlardaki kısalık nedeni ile tam olarak indirilemediği durumlarda Laroque ve Prentiss manevraları yapılarak inmesi sağlanabilir. Bu manevralar neticesinde de testis indirilememişse testis inguinal kanalda olduğu yerde bırakılır ve 6-12 ay sonra ikinci seans orşiyopeksi planlanır.
Tedavi Sonrası Süreç Nasıl İlerliyor?
İnmemiş testis cerrahi olarak tedavi edildikten sonra canlılığını koruyup korumadığı, boyutunda artış olup olmadığı ve skrotal seviyede kalmaya devam edip etmediği açısından takip edilmelidir. Ergenlik dönemine kadar yılda en az bir kez muayene edilmelidir. Kanser gelişme riski, infertilite ve kötü kozmetik görünüm önemli uzun dönem sonuçları arasındadır. Hastaların yaklaşık %10’unda testis atrofisi gelişebilmektedir. Atrofik testis zemininde kanser gelişme riski olduğundan çıkarılması önerilmektedir. Testis kanseri riski inmemiş testiste normal popülasyona göre yaklaşık 3 kat daha fazladır. İnmemiş testis cerrahisi olmuş olan testisin boyutu diğer testise göre genelde küçüktür. Atrofi nedeni ile orşiektomi yapılan çocuklarda kozmetik görünüm açısından testis protezi önerilebilmekte ancak protez enfeksiyonu ve ağrı gibi komplikasyonlar nedeni ile sonrasında çıkarılması gerekebilir. İnfertilite ve kanser gelişme riski nedeni ile aile ve adolesan döneme ulaşmış çocuk bilgilendirilerek uzun dönemde kendi kendisini muayene etmesi önerilmelidir.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
İlginizi Çekebilir
Sağlık
EÜ Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, ‘A Plus’ statüsünü sürdürdü
EÜ Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, hizmet standartlarının kalitesini artırmaya devam ediyor
Yayınlandı
2 ay önceon
16/03/2025Yazar:
Aren DenizEge Üniversitesi (EÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sağlıkta Kalite, Akreditasyon ve Çalışan Hakları Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan “Sağlıkta Kalite Değerlendirmesi” sonucunda 85.30 puan alarak “A Plus Diş Hastanesi” konumunu sürdürdü. Günün koşulları doğrultusunda altyapısını ve donanımını sürekli güncelleyerek son teknolojik cihazlarla donatılan EÜ Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, ağız ve diş sağlığı tedavi hizmet standartlarını ve kalitesini artırmaya devam ediyor.
Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Bir toplumun refah seviyesinin belirlenmesinde sağlık hizmetlerinin kalite ve ulaşılabilirliği temel kriterler arasında yer alıyor. Bu ilke doğrultusunda sağlık hizmetlerinde uluslararası kalite standartlarına ulaşmak için örnek uygulamalarımızı sürdürüyoruz. Üniversite olarak en çok hassasiyet gösterdiğimiz konuların başında sağlık hizmeti sunumunda kalite geliyor. Yıllardır bölgemizin ilk diş hekimliği fakültesi olarak eğitim ve sağlık hizmetlerini sürdüren Diş Hekimliği Fakültemiz bünyesinde yapımı tamamlanan ameliyathanemizin hizmete girmesi ile birlikte Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi unvanı da almış oldu. Tam akredite, öğrenci odaklı, sağlık temalı araştırma üniversitemizin Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, sunduğu sağlık hizmetleriyle başarısını her geçen gün artırıyor. Sağlık Bakanlığı’nın ilgili birimleri tarafından yapılan sağlıkta kalite değerlendirmesi sonucunda hastanemiz A plus statüsünü sürdürdü. Sunduğu sağlık hizmetlerinin kalitesinin sürdürülebilir olduğunu bir kez daha tescil etti. Bu süreçteki özverili çalışmalarından dolayı Fakültemiz ile Ağız ve Diş Sağlığı Hastanemiz üst yönetimine, çalışanlarımıza teşekkür ediyorum” diye konuştu.
“Hastanemizi modern teknolojilerle donattık”
Yetkin hekimleri ve donanımlı klinikleri ile ağız ve diş sağlığında öncü olan Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesinin son dönemde fiziki altyapısını, teknolojik imkânlarını güçlendirdiklerini vurgulayan Rektör Prof. Dr. Budak, “Son dönemde devletimizin destekleri neticesinde önemli çalışmalara imza attık. Yapılan yatırımlarla ağız ve diş sağlığı hastanemizin fiziki ve teknik altyapısını güçlendirdik. Hastanemizi dünyanın en ileri, en modern teknolojileri ile donattık. Sağlık Bakanlığı standartlarına uygun üst düzey teknolojik altyapının yanı sıra fiziki anlamda da önemli yatırımlar yaptık. Hizmet kalitesini dünya standartlarının üzerine çıkardık. Her türlü ileri diş tedavi uygulamalarının yapıldığı kliniklerimizde ülkemizin dört bir köşesinden hastaya dünyanın en gelişmiş ülkeleri standartlarında hizmet veriyoruz. Ülkemizin pek çok ilinden resmi ve özel statüdeki hastaların güç olan tedavilerinin başvurulduğu son merkez konumundayız. Köklü birikimimiz ile bölgemizde ağız ve diş sağlığı konusunda önemli bir açığı kapatıyoruz. Mevcut yapımıza ilave olarak açılışını yaptığımız Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ile Ameliyathanemiz gerek öğrencilerimize sağladığı uygulamalı eğitim olanağı açısından gerek sağlık hizmetlerinin kapasitesinin artırılması noktasında ciddi katkılar sunuyor. Bu birimlerimizde modern diş hekimliğinin gerektirdiği tüm klinik uygulamalar başarıyla gerçekleştiriliyor. Üniversitemiz Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, yaşlı ve engelli bireylerin ağız ve diş sağlığı tedavilerinde son basamak hastane olarak hizmet veriyor. Ayrıca, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sağlık Turizmi Daire Başkanlığı tarafından yayınlanan sağlık turizmi için yetkilendirilen sağlık tesisleri listesinde de yer alıyoruz. Hizmete kalitesini artırdığımız bu süreçte üniversitemizden desteklerini esirgemeyen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyorum. Tüm bu başarılar üniversitemize ve diş hekimliği fakültemiz ailesine aittir. Akademisyeninden idari çalışanına kadar tüm personelimizi tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum” dedi.
“Uluslararası kalite standartlarında hizmetimizi tescilledik”
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazan Ersin ise EÜ Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesinde hizmet kalitesinin standartlarını daha ileriye çıkarmak için sürekli olarak iyileştirme çalışmalarına devam ettiklerini söyledi. Dekan Nazan Ersin, “Üniversitemiz Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sağlıkta Kalite, Akreditasyon ve Çalışan Hakları Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan ‘Sağlıkta Kalite Standartları Değerlendirmesi’ sonucu 85.30 puan alarak, A Plus Hastane konumumuzu sürdürdük. Bu değerlendirme sonucunda sunduğumuz sağlık hizmetlerinin kalitesinin ulusal ve uluslararası standartlarda olduğunu bir kez daha tescil edildi. Kalite anlayışını içselleştiren mensuplarımızla, hizmet kalitemizin standartlarını daha ileri noktalara taşımak için sürekli olarak iyileştirme çalışmalarına devam edeceğiz. Bizleri sürekli olarak destekleyen, motive eden Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Necdet Budak hocamıza şükranlarımı arz ediyorum” diye konuştu.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Sağlık
Yeni yıla sağlıklı başlamak için bu önerilere kulak verin…
Yılbaşı akşamı uzun süren yemek keyfi ve atıştırmalıkların cazibesi karşısında dikkatli olunması gerektiğini belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yılbaşı sofrasını sağlıklı tercihlerle zenginleştirerek yeni yıla dengeli ve sağlıklı bir başlangıç yapılabileceğini söyledi.
Yayınlandı
2 ay önceon
16/03/2025Yazar:
Aren Deniz
Sağlıklı bir yılbaşı akşamı için 5 öneri sıralayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yılın ilk günü içinse bedeni yenileyecek ve hafifletecek sağlıklı içeceklerden faydalanılabileceğini aktardı.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yeni yıla sağlıklı başlamak için hem 2024’ün son akşam yemeği hem de 2025’in ilk günü için beslenme önerilerinde bulundu.
Yılbaşı akşamı atıştırmalıkların cazibesi karşısında dikkatli olunmalı
Yılbaşı akşamının, insanların sevdikleriyle keyifli vakit geçireceği, sohbet edip oyunlar oynayarak eğleneceği özel bir zaman dilimi olduğunu dile getiren Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Bu akşamın amacı sadece yemek yemek değil, paylaşılan anların tadını çıkarmak ve unutulmaz anılar biriktirmek olmalı.”
Öte yandan yılbaşı sofrasını sağlıklı tercihlerle zenginleştirerek yeni yıla dengeli ve sağlıklı bir başlangıç yapılabileceğini de ifade eden Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Ancak yılbaşı akşamı uzun süren bir yemek keyfi ve atıştırmalıkların cazibesi karşısında dikkatli olmak gerekir.” uyarısını yaptı.
Sağlıklı bir yılbaşı akşamı için 5 öneri…
Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit sağlıklı bir yılbaşı akşamı için önerilerini şöyle sıraladı:
“Yavaş Yiyin ve Çiğneyin: Yılbaşı gecesi yemek süresi normalden uzun olacağı için yemeklerinizi yavaş yavaş ve iyice çiğneyerek tüketmeye özen gösterin.
Dengeli Tabaklar Hazırlayın: Tabağınızın yarısını yeşil sebzeler ve zeytinyağlılar, diğer yarısını ise protein ve karbonhidrat içeren besinlerle doldurabilirsiniz. Hindi eti gibi yağsız beyaz etler bu gece için oldukça uygun bir seçenek olacaktır.
Su Tüketimini İhmal Etmeyin: Eğer fazla yemek konusunda endişeleriniz varsa, yemeğe başlamadan önce 1-2 bardak su içmek, hem açlık hissinizi azaltacak hem de sindiriminizi kolaylaştıracaktır.
Tatlı ve Karbonhidratlı Besinlere Dikkat: Bu akşamda çoğunlukla çekerli yiyecekler de bolca yer almaktadır. Bu tür besinleri küçük porsiyonlar halinde tüketmek ve kontrollü olmak önemlidir.
Atıştırmalık Seçimlerinizi Sağlıklı Tutun: Tatlılar ve atıştırmalıklar yılbaşı akşamının kaçınılmaz bir parçası olabilir. Ancak sağlıklı alternatifler tercih ederek bu atıştırmalıkları daha dengeli hale getirebilirsiniz. Meyveli ve sütlü tatlılar veya kuru meyvelerle hazırlanan meyve topları bu gece için hem tatlı ihtiyacınızı karşılayacak hem de sağlıklı bir tercih olacaktır. Tatlı sonrası tuzlu bir şeyler yemek isterseniz, lor peyniri, zeytinyağı ve baharatlarla hazırlayacağınız peynir topları güzel bir seçenek olabilir. Ayrıca, cips gibi paketli atıştırmalıklar yerine, evde az yağ ile hazırlanan patlamış mısır ya da tuzsuz fındık, ceviz ve badem gibi kuruyemişlerle hazırladığınız tabaklar çok daha sağlıklı alternatiflerdir.”
Yeni yıla sağlıklı bir başlangıç için bu adımları atabilirsiniz…
Yılın ilk gününde ise bedeni yenilemek ve hafiflemek için sağlıklı içeceklerden faydalanılabileceğini aktaran Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Sindirimi rahatlatmak ve vücudunuzu toksinlerden arındırmak adına zencefil çayı iyi bir tercih olabilir. Zencefil çayı için taze zencefil dilimlerini sıcak suya ekleyip birkaç dakika demleyin; ardından içine limon ve bal ekleyerek tatlandırabilirsiniz. Bu çay, hem sindirimi destekler hem de yılın ilk gününde enerjik kalmanıza yardımcı olur.” dedi.
Kahvaltıda protein ve yeşillik ağırlıklı besinler tercih ederek gün boyu enerjik kalınabileceğini de dile getiren Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, sözlerini şöyle tamamladı:
“Özellikle yılbaşı gecesi fazla şekerli ve mayalı içecekler tükettiyseniz, karaciğerinizi desteklemek için portakal, mandalina, kivi gibi C vitamininden zengin besinler tercih edebilirsiniz. Gün içinde sebze ağırlıklı öğünler, kefir ve yoğurt gibi fermente ürünler tüketmek detoks sürecinize destek olur. Antioksidan zengini besinler tüketmek, enerji seviyenizi dengede tutmanıza yardımcı olur. Yaban mersini, böğürtlen ve ahududu gibi meyvelerle birlikte yeşil çay, rooibos veya hibiskus çayı gibi bitki çaylarını tüketerek vücudunuza antioksidan desteği sağlayabilirsiniz.
Ayrıca, yılın ilk gününde fiziksel aktiviteye yer vermek, hem bedensel hem de zihinsel olarak tazelenmenizi sağlar. Hafif tempolu bir yürüyüşle günü sonlandırmak, yıl boyunca fiziksel aktiflik konusunda motivasyonunuzu arttıracaktır.
Sağlıklı bir bedende, mutlu ve huzurlu bir yıl geçirmeniz dileğiyle.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Sağlık
Diyabet riskini azaltmanın 8 yolu
Diyabetli hasta sayısı her geçen gün artıyor. Araştırmalar, 2035 yılı itibarıyla dünya genelinde 592 milyon kişinin diyabetle mücadele edeceğini ortaya koyuyor.
Yayınlandı
2 ay önceon
15/03/2025Yazar:
Aren Deniz
Diyabetli hasta sayısı her geçen gün artıyor. Araştırmalar, 2035 yılı itibarıyla dünya genelinde 592 milyon kişinin diyabetle mücadele edeceğini ortaya koyuyor. Kontrol altına alınamayan diyabetin, kalp ve böbrek gibi hayati organlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiğini paylaşan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen, “Yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç tedavisiyle diyabeti kontrol altına almak mümkün” dedi. Dr. Türemen, diyabet riskini azaltacak 8 öneri paylaştı.
Tip 1 diyabetin genetik ve bağışıklık sistemi ile ilgili faktörlerden kaynaklanabilirken tip 2 diyabetin ise fazla kiloyla doğrudan ilişkisi olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen, “Televizyon, telefon ve bilgisayar gibi teknolojik aletlere saatler ayırmaya bağlı oluşan hareketsizlik ve sağlıksız beslenme alışkanları hastalığın yaygınlaşma nedenlerinden bazıları. Hastalığın ilerlemeden, halk arasında ‘gizli şeker dönemi’ olarak bilinen pre-diyabet dönemde tespiti çok önemli çünkü tam bu noktada çeşitli önlemler alarak hastalığa engel olunabilir” dedi.
Genetik faktör de önemli
Hastalığın oluşumunda genetik faktörlerin de rol oynayabildiğini belirten Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen, “Ailesinde diyabet öyküsü olanların daha dikkatli olması şart. Ek olarak; fazla kilolu, hipertansiyon hastası, kolesterol problemi yaşayan ve kalp hastası kişilerin de yüksek risk grubunda oldukları için sinsi ilerleyen diyabete karşı sağlık taramalarını aksatmamaları çok kritik” açıklamasında bulundu.
Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen, diyabet oluşma riskini azaltacak 8 öneriyi paylaştı:
Sağlıklı beslenin
Şekerli ve işlenmiş gıdalardan uzak durarak lif, sebze, meyve ve tam tahıllara yönelin. Sağlıklı yağlar ve omega-3 içeren gıdaları beslenme planınızdan eksik etmeyin. Lif içeren sebzeler, tam tahıllar ve kuru yemişler kan şekeri düzenlemesi ve tokluk hissi için yardımcıdır.
Fiziksel aktivitenizi artırın
Yürüyüş, yüzme veya bisiklete binme gibi orta düzey bir egzersiz yöntemine haftada en az 150 dakikanızı ayırın. Egzersiz planınıza kas kütlenizi artırmak için direnç egzersizleri de ekleyin.
Günlük ideal su tüketimini ihmal etmeyin
Günlük rutin içerisinde bol su tüketerek kan şekeri seviyenizi dengede tutun.
İdeal kilonuzu koruyun
Dengeli & düzenli bir diyet programı ve dozunda egzersizlerle fazla kilodan kurtulup ideal kilonuzu sabit tutmaya çalışın.
Uyku düzeninize önem verin
Günde en az 7-8 saat kaliteli uyuyarak hormon dengenizi koruyun.
Stres yönetimi konusunda kendinizi eğitin
Yoga, meditasyon veya nefes egzersizleri gibi yöntemlerle stresinizi kontrol altında tutmaya çalışın, başarılı olamadığınızı hissettiğiniz noktada profesyonel destek almaktan çekinmeyin.
Tütün ürünlerinden uzak durun
Hayatınızdan tütün ve tütün ürünlerini tamamen çıkartın, içilen ortamlardan da uzak durun. Tütün dumanı ile etrafa yayılan zararlı maddeler sadece nefesle değil, cilt üzerinden de emilerek vücudunuza zarar verebilir. Kana karışarak bütün organlarınızı olumsuz etkiler.
Sağlık kontrollerinizi aksatmayın
Özellikle ailede diyabet öyküsü varsa, düzenli kan şekeri ölçümleri yaptırın. Sağlığınızın takipçisi olun.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
EÜ Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, ‘A Plus’ statüsünü sürdürdü

Sahne Anadolu kadınlarının

Başkan Çerçioğlu Aydınlı çocukları kültür sanat etkinlikleri ile buluşturmaya devam ediyor

Nilüfer Belediyespor Eker’e iki transfer

Özel çocuklar yeni yıla başarı mutluluğuyla giriyor

Annem Hakkında filminde rol almaktan gurur duyuyorum

GAİN’in heyecanla beklenen yeni dizisi ‘RU’ya görkemli gala…

Sorunsuz bir vize başvurusu için 3 basit ipucu

Aşk-ı Memnu’nun Cemilesi Pelin Ermiş’ten özel açıklamalar

Antalya Büyükşehir İtfaiyesi alevlerle mücadele ediyor

Netflix, Zeytin Ağacı’nın 2. Sezonu İçin Beklenen Frağmanı Paylaştı

Çağla Akalın: Cinsiyet değiştirme ameliyatı olmadım

Petek Dinçöz’ün Yeni Parçası ‘Ahımı Ala Ala’

Netflix, Kübra’nın 2. Sezon Resmi Fragmanını Paylaştı
