

Sağlık
Islak Maya Vajinal Enfeksiyonlara Davetiye Çıkarıyor!
Özellikle sıcak ve nemin arttığı yaz aylarında havuzlar gibi ortak kullanım alanlarında daha fazla vakit geçirilmesi ya da ıslak mayo ile uzun süre kalınması gibi nedenler kadınların hayatını kabusa çevirebilen vajinal enfeksiyonların sıklığının artmasına neden oluyor.
Yayınlandı
1 ay önceon
Yazar:
Aren DenizÖzellikle sıcak ve nemin arttığı yaz aylarında havuzlar gibi ortak kullanım alanlarında daha fazla vakit geçirilmesi ya da ıslak mayo ile uzun süre kalınması gibi nedenler kadınların hayatını kabusa çevirebilen vajinal enfeksiyonların sıklığının artmasına neden oluyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Işın Yeşim Yeşilkaya, vajinal enfeksiyonların önlenmesinde kişisel hijyenin önemine işaret ederek alınması gereken koruyucu önlemleri sıraladı.
Vajinal enfeksiyonlar ya da diğer adıyla vajinitler, vajinaya dışarıdan bir bakteri, virüs, parazit ya da mantar bulaşı sonrasında gelişebileceği gibi, vajinada doğal olarak bulunan az miktardaki hastalık yapabilecek bakteri ya da mantar türlerinin çoğalmasıyla da ortaya çıkabiliyor. Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Kadın Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Işın Yeşim Yeşilkaya, vajinal enfeksiyonların çocukluk ve menopoz dahil her yaş grubunda görülebilse de en sık, cinsel aktif olunan doğurganlık çağında gözlendiğini söyledi. Üstelik enfeksiyona sebep olan mikrobik ajanların birçoğu ortak kullanım alanlarından bulaşabilmesi ya da partnerler arasında cinsel temasla geçebilmesinden dolayı sadece kişinin kendisini değil çevresindeki kişileri de yakından ilgilendiriyor. Özellikle cinsel yolla bulaşan vajinal enfeksiyonların tedavi edilmediği taktirde ilerleyerek rahim, sonrasında tüpler, yumurtalıklar ve karın içine yayılabileceğine dikkat çeken Op. Dr. Yeşilkaya, “Bu durum, pelvik inflamatuar hastalık dediğimiz karın ağrısı, ateş, karın içi apse yapabilen, genellikle hastanede yatırılarak tedavi edilmesi gereken bir tablodur ve tedavi edilse bile sebep olduğu rahim içi ve tüplerdeki yapışıklıklarla doğurganlığı etkileyebilir.” diye konuştu.
“KÖTÜ HİJYENİK ŞARTLARDAN BESLENME ALIŞKANLIKLARINA KADAR BİRÇOK NEDENİ VAR”
Op. Dr. Yeşilkaya, vajinal enfeksiyonların gelişmesinde birçok etkenin tek başına ya da bir arada etkili olabileceğine işaret ederek sözlerine şöyle devam etti: “Kişisel bakım alışkanlıkları ve kullanılan antibiyotikler sebebiyle vajinadaki faydalı bakteriler olan laktobasillerin azalması, hayat boyu ve adet döngüsü içinde değişen hormon seviyeleri, mevsim şartları, vajinanın hava almasını etkileyen kıyafet seçimlerimiz, beslenme şeklimiz ve kötü hijyenik şartlar pH , ısı, nem gibi ortam koşullarının hastalık yapıcı bakteri ve mantarlar lehine değişmesine sebep olabilir. Örneğin işlenmiş karbonhidratlarla aşırı beslenmenin mantar enfeksiyonlarının sıklığı ve şiddetini arttırdığını biliyoruz.”
“ISLAK MAYO MANTAR VE BAKTERİLERİN ÜREMESİNE NEDEN OLUYOR”
Sıcaklık ve nemin arttığı yaz aylarında, ıslak mayo ve bikinilerin zamanında değiştirilmemesi durumunda mantar ve bakterilerin üremesi için elverişli ortamın oluştuğunu hatırlatan Op. Dr. Yeşilkaya, “Kirli denizler ve her ne kadar klorlanmış da olsa kalabalık havuzlar hem vajinal hem idrar yolu enfeksiyonları için riskli ortamlardır. Bununla birlikte, hava aldırmayan dar ve sentetik kıyafetler ya da pedler sebebiyle oksijensiz ortamda çoğalabilen ve kötü bir kokuya sebep olan bakteriler daha kolay ürer. Vajinal tamponların uzun süre vajina içinde kalması ise toksik şok sendromu denilen hızla ilerleyen ve ölümcül olabilecek bir enfeksiyonel durum yaratabileceğinden ayrıca önemlidir. Ayrıca birden fazla partner olması enfeksiyon riskini arttırırken, bağışıklığın düşmesi, yoğun sigara ve alkol kullanımı da vajinal enfeksiyonlara yakalanmayı kolaylaştırır. Vajinal floranın yukarıdaki sebeplerle bozulması ve bu durumun kronikleşmesine vajinal disbiyozis denir; bu durumun kendisi de vajinadaki bağışıklık yanıtını düşünerek HPV gibi başka enfeksiyonlara yakalanmayı kolaylaştırır.” diye konuştu.
AKINTININ RENGİ, KOKUSU ENFEKSİYONUN TÜRÜNÜ GÖSTERİYOR
Hastanın yaşadığı akıntıya dair tarif ettiği bazı renk, kıvam ya da koku değişikliklerinin henüz muayene etmeden enfeksiyonun türünü tanımlayacak kadar tipik olabileceğine işaret eden Op. Dr. Yeşilkaya, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Vajinal enfeksiyonlar en sık, şeffaf ya da beyaz renkteki kokusuz fizyolojik akıntının renk değiştirmesi, kokulu olmaya başlaması, miktar ve yoğunluğunun artmasıyla kendini gösterir. Beraberinde vajinada ve dış genital bölgemiz olan vulvada kaşıntı, batma, yanma, ilişkide ya da bazen idrar yaparken ağrı ve acı olabilir. Örneğin sık görülen bakteriyel vajinozis enfeksiyonunda ölü balık kokusu, mantar enfeksiyonunda ise ekşi peynir kokusu, süt kesiği kıvamlı akıntı ve genital kaşıntı tipiktir. Bu tarifler ve muayene bulgularıyla tanınamadığında alınan vajinal kültür testi enfeksiyonun türünü ortaya koymada bize yardımcı olur.”
VAJİNAL ENFEKSİYONLARIN BULAŞICI OLDUĞU UNUTULMAMALI!
Vajinal enfeksiyona sebep olan mikrobik ajanların birçoğunun ortak kullanım alanlarından ya da partnerler arasında cinsel temas yoluyla bulaşabileceğini hatırlatan Op. Dr. Yeşilkaya, sözlerine şöyle devam etti: “Her iki partnerden de birbirine geçirebilir ve yine her iki durumda da erkekte hiçbir belirti olmayabilir. Bu nedenle günlük hayatta hijyenik koşullara ve ilişkide prezervatif kullanımına dikkat edilmelidir. Ayrıca çoğu zaman, özellikle de tekrarlayan enfeksiyonlarda eş tedavisi tedavi etkinliğini arttırır. Prezervatif, vajinal yolla geçen enfeksiyonlar için yüzde 85 gibi yüksek bir oranda koruyuculuk sağlar.”
GEBELİK SÜRECİNDE OLANLAR ŞİKAYETLER BAŞLAR BAŞLAMAZ HEKİME BAŞVURMALI
Op. Dr. Yeşilkaya, gebelik sırasında östrojen ve progesteron hormonlarının çok yüksek olması ile değişen pH ve aylar içinde gelişen fizyolojik insülin direnci nedeniyle mantar enfeksiyonlarına yatkınlığın arttığına işaret ederek, “Bu durumda fitil, krem tedavisi ve probiyotik desteği ile geriler. Bazı bakteriyel enfeksiyonlar rahime doğru ilerleyerek bebeğin su kesesini enfekte edebilme riski taşıdığından özellikle kötü renk ve kokulu akıntılarda mutlaka doktora başvurulmalıdır. Bu noktada gebelerin endişelenmesi gerek yok. Çünkü gebeliğe uygun antibiyotiklerle tedavi mümkün.” diye konuştu. Ergenlik öncesi çocukluk dönemi, emzirme, doğum kontrol hapı kullanımı, menopoz gibi farklı hormonal durumların da çeşitli vajinal enfeksiyonlara kolaylaştırıcı zemin hazırladığı unutulmamalı.” diye de ekledi.
“TEDAVİDE FARKLI ALTERNATİFLER VAR”
Enfeksiyonların tedavi yaklaşımı konusunda Op, Dr. Yeşilkaya, şu bilgileri verdi: “Vajinal enfeksiyonlar diğer tüm enfeksiyonlar gibi esas olarak antibiyotikler, mantarlar için kullandığımız antifungal ilaçlar ve probiyotikler ile tedavi edilir. Bunlar ağız yoluyla verildiği gibi vajinal fitiller ya da kremler şeklinde de olabilir. Antiseptik solüsyonları da dış genital bölge ve vajinal yıkama için kullanılabilir. Dış genital bölgede oluşan cilt lezyonları için türüne göre kremler uygulanabilir. Siğiller, özel solüsyonlar, dondurma (kriyoterapi) ya da yakma(koterizasyon) yöntemleri ile tedavi edilebilmektedir. Bu noktada önemli olan zamanında hekime başvurmak ve tedavi sürecinde de hijyen kurallarına dikkat etmektir.”
VAJİNAL ENFEKSİYONLARDAN KORUNMAK İÇİN BU ÖNLEMLERİ ALIN!
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, Op. Dr. Işın Yeşim Yeşilkaya Baylan, kişinin hem kendisinin hem de çevresindekilerin yaşam kalitesi üzerinde ciddi etkiler yaratan bu enfeksiyonlarla ilgili yapılması gerekenler konusunda şu önerilerde bulundu:
El temizliği ve kişisel hijyen kurullarına uyulmalı: Vajinal enfeksiyonların önlenmesinde elbette kişisel hijyen çok önemlidir. Tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra temizliğin önceden yıkanmış ellerle, her seferinde önden arkaya doğru yapılması gerekir. Özellikle küçük kız çocuklarında buna dikkat edilememesi sebebiyle vajinal akıntı gelişebilmektedir. Umumi tuvaletlerde kapı kolları, musluk vanaları gibi ortak dokunulan yerlerden de enfeksiyon kapılabileceği için el ile bulaş açısından çok dikkat edilmeli, klozet üzerine tek kullanımlık bir materyal serilmeden oturulmamalıdır. Hane sakinlerinden birinde genital enfeksiyon belirtisi varsa tedavi alması sağlanmalıdır; o zamana kadar ortak tuvalet kullanımında dezenfektan ile kısa bir ön temizlik yapılabilir.
Kişisel ürünler ortak kullanılmamalı: Özellikle alışveriş mağazalarında direkt tenimize temas edecek şekilde iç giyim denenmemeli. Epilasyon uygulamalarının hijyen açısından güven vermeyen merkezlerde yapılmamalı.
Hava aldıran kıyafetler tercih edilmeli: İç çamaşırları yüksek derecede iyi durulama yapılarak yıkanmalı, çamaşırlar giyilmeden önce yüksek ısıda buharla ütülenmeli. Ayrıca pamuklu çamaşırlar ve hava aldıran kıyafetlerin tercih edilmesi vajinal enfeksiyon riskini azaltacaktır.
Prezervatif kullanılmalı: Tek eşlilik ve prezervatif kullanımı cinsel temasla bulaşan enfeksiyonların riskini azaltmada çok önemli. Hastada yoğun enfeksiyon bulguları ya da partnerde penis ucundan akıntı, penis üzerinde yara ya da döküntü, idrar yaparken ağrı gibi belirtiler varsa tedavi olana kadar cinsel perhiz uygulamak en doğrusu olacaktır.
Aşırı hijyenden de kaçınılmalı: Hijyen azlığı kadar aşırı hijyen uygulamaları da zararlı olabilir. Bu nedenle vajina içerisinin yıkanması önerilmez çünkü floramızdaki probiyotiklerin azalmasına sebep olur. pH’ı uygun genital şampuanlar dış genital bölge temizliğinde tercih edilebilse de aslında bu bölgenin yalnızca ılık su ile yıkanması yeterlidir.
Probiyotikli ürünler tüketilmeli: Antibiyotik kullanımı akabinde mantar enfeksiyonları sık olduğundan gıdalarla ya da hazır probiyotik takviyesi almak koruyucu olur. Ayrıca havuzda sık yüzenlerde klor florayı bozabileceğinden onlarda da probiyotik desteği önemlidir. Kefir ve ev yapımı yoğurt vajina için gerekli olan laktobasillerden oldukça zengin başlıca doğal probiyotik kaynaklarının beslenme rejimine eklemek faydalı olacaktır.
Son olarak, cinsel aktivitenin başlamasının ardından yıllık muayeneleri aksatmamak ve yukarıda saydığımız belirtilerden birinin görülmesi halinde gecikmeden doktora başvurmak vajinal enfeksiyonların ilerlemesi ya da kronikleşmesinin önüne geçer.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
İlginizi Çekebilir
Sağlık
EÜ Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, ‘A Plus’ statüsünü sürdürdü
EÜ Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, hizmet standartlarının kalitesini artırmaya devam ediyor
Yayınlandı
1 hafta önceon
16/03/2025Yazar:
Aren DenizEge Üniversitesi (EÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sağlıkta Kalite, Akreditasyon ve Çalışan Hakları Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan “Sağlıkta Kalite Değerlendirmesi” sonucunda 85.30 puan alarak “A Plus Diş Hastanesi” konumunu sürdürdü. Günün koşulları doğrultusunda altyapısını ve donanımını sürekli güncelleyerek son teknolojik cihazlarla donatılan EÜ Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, ağız ve diş sağlığı tedavi hizmet standartlarını ve kalitesini artırmaya devam ediyor.
Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Bir toplumun refah seviyesinin belirlenmesinde sağlık hizmetlerinin kalite ve ulaşılabilirliği temel kriterler arasında yer alıyor. Bu ilke doğrultusunda sağlık hizmetlerinde uluslararası kalite standartlarına ulaşmak için örnek uygulamalarımızı sürdürüyoruz. Üniversite olarak en çok hassasiyet gösterdiğimiz konuların başında sağlık hizmeti sunumunda kalite geliyor. Yıllardır bölgemizin ilk diş hekimliği fakültesi olarak eğitim ve sağlık hizmetlerini sürdüren Diş Hekimliği Fakültemiz bünyesinde yapımı tamamlanan ameliyathanemizin hizmete girmesi ile birlikte Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi unvanı da almış oldu. Tam akredite, öğrenci odaklı, sağlık temalı araştırma üniversitemizin Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, sunduğu sağlık hizmetleriyle başarısını her geçen gün artırıyor. Sağlık Bakanlığı’nın ilgili birimleri tarafından yapılan sağlıkta kalite değerlendirmesi sonucunda hastanemiz A plus statüsünü sürdürdü. Sunduğu sağlık hizmetlerinin kalitesinin sürdürülebilir olduğunu bir kez daha tescil etti. Bu süreçteki özverili çalışmalarından dolayı Fakültemiz ile Ağız ve Diş Sağlığı Hastanemiz üst yönetimine, çalışanlarımıza teşekkür ediyorum” diye konuştu.
“Hastanemizi modern teknolojilerle donattık”
Yetkin hekimleri ve donanımlı klinikleri ile ağız ve diş sağlığında öncü olan Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesinin son dönemde fiziki altyapısını, teknolojik imkânlarını güçlendirdiklerini vurgulayan Rektör Prof. Dr. Budak, “Son dönemde devletimizin destekleri neticesinde önemli çalışmalara imza attık. Yapılan yatırımlarla ağız ve diş sağlığı hastanemizin fiziki ve teknik altyapısını güçlendirdik. Hastanemizi dünyanın en ileri, en modern teknolojileri ile donattık. Sağlık Bakanlığı standartlarına uygun üst düzey teknolojik altyapının yanı sıra fiziki anlamda da önemli yatırımlar yaptık. Hizmet kalitesini dünya standartlarının üzerine çıkardık. Her türlü ileri diş tedavi uygulamalarının yapıldığı kliniklerimizde ülkemizin dört bir köşesinden hastaya dünyanın en gelişmiş ülkeleri standartlarında hizmet veriyoruz. Ülkemizin pek çok ilinden resmi ve özel statüdeki hastaların güç olan tedavilerinin başvurulduğu son merkez konumundayız. Köklü birikimimiz ile bölgemizde ağız ve diş sağlığı konusunda önemli bir açığı kapatıyoruz. Mevcut yapımıza ilave olarak açılışını yaptığımız Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ile Ameliyathanemiz gerek öğrencilerimize sağladığı uygulamalı eğitim olanağı açısından gerek sağlık hizmetlerinin kapasitesinin artırılması noktasında ciddi katkılar sunuyor. Bu birimlerimizde modern diş hekimliğinin gerektirdiği tüm klinik uygulamalar başarıyla gerçekleştiriliyor. Üniversitemiz Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, yaşlı ve engelli bireylerin ağız ve diş sağlığı tedavilerinde son basamak hastane olarak hizmet veriyor. Ayrıca, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sağlık Turizmi Daire Başkanlığı tarafından yayınlanan sağlık turizmi için yetkilendirilen sağlık tesisleri listesinde de yer alıyoruz. Hizmete kalitesini artırdığımız bu süreçte üniversitemizden desteklerini esirgemeyen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyorum. Tüm bu başarılar üniversitemize ve diş hekimliği fakültemiz ailesine aittir. Akademisyeninden idari çalışanına kadar tüm personelimizi tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum” dedi.
“Uluslararası kalite standartlarında hizmetimizi tescilledik”
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazan Ersin ise EÜ Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesinde hizmet kalitesinin standartlarını daha ileriye çıkarmak için sürekli olarak iyileştirme çalışmalarına devam ettiklerini söyledi. Dekan Nazan Ersin, “Üniversitemiz Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sağlıkta Kalite, Akreditasyon ve Çalışan Hakları Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan ‘Sağlıkta Kalite Standartları Değerlendirmesi’ sonucu 85.30 puan alarak, A Plus Hastane konumumuzu sürdürdük. Bu değerlendirme sonucunda sunduğumuz sağlık hizmetlerinin kalitesinin ulusal ve uluslararası standartlarda olduğunu bir kez daha tescil edildi. Kalite anlayışını içselleştiren mensuplarımızla, hizmet kalitemizin standartlarını daha ileri noktalara taşımak için sürekli olarak iyileştirme çalışmalarına devam edeceğiz. Bizleri sürekli olarak destekleyen, motive eden Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Necdet Budak hocamıza şükranlarımı arz ediyorum” diye konuştu.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Sağlık
Yeni yıla sağlıklı başlamak için bu önerilere kulak verin…
Yılbaşı akşamı uzun süren yemek keyfi ve atıştırmalıkların cazibesi karşısında dikkatli olunması gerektiğini belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yılbaşı sofrasını sağlıklı tercihlerle zenginleştirerek yeni yıla dengeli ve sağlıklı bir başlangıç yapılabileceğini söyledi.
Yayınlandı
1 hafta önceon
16/03/2025Yazar:
Aren Deniz
Sağlıklı bir yılbaşı akşamı için 5 öneri sıralayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yılın ilk günü içinse bedeni yenileyecek ve hafifletecek sağlıklı içeceklerden faydalanılabileceğini aktardı.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yeni yıla sağlıklı başlamak için hem 2024’ün son akşam yemeği hem de 2025’in ilk günü için beslenme önerilerinde bulundu.
Yılbaşı akşamı atıştırmalıkların cazibesi karşısında dikkatli olunmalı
Yılbaşı akşamının, insanların sevdikleriyle keyifli vakit geçireceği, sohbet edip oyunlar oynayarak eğleneceği özel bir zaman dilimi olduğunu dile getiren Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Bu akşamın amacı sadece yemek yemek değil, paylaşılan anların tadını çıkarmak ve unutulmaz anılar biriktirmek olmalı.”
Öte yandan yılbaşı sofrasını sağlıklı tercihlerle zenginleştirerek yeni yıla dengeli ve sağlıklı bir başlangıç yapılabileceğini de ifade eden Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Ancak yılbaşı akşamı uzun süren bir yemek keyfi ve atıştırmalıkların cazibesi karşısında dikkatli olmak gerekir.” uyarısını yaptı.
Sağlıklı bir yılbaşı akşamı için 5 öneri…
Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit sağlıklı bir yılbaşı akşamı için önerilerini şöyle sıraladı:
“Yavaş Yiyin ve Çiğneyin: Yılbaşı gecesi yemek süresi normalden uzun olacağı için yemeklerinizi yavaş yavaş ve iyice çiğneyerek tüketmeye özen gösterin.
Dengeli Tabaklar Hazırlayın: Tabağınızın yarısını yeşil sebzeler ve zeytinyağlılar, diğer yarısını ise protein ve karbonhidrat içeren besinlerle doldurabilirsiniz. Hindi eti gibi yağsız beyaz etler bu gece için oldukça uygun bir seçenek olacaktır.
Su Tüketimini İhmal Etmeyin: Eğer fazla yemek konusunda endişeleriniz varsa, yemeğe başlamadan önce 1-2 bardak su içmek, hem açlık hissinizi azaltacak hem de sindiriminizi kolaylaştıracaktır.
Tatlı ve Karbonhidratlı Besinlere Dikkat: Bu akşamda çoğunlukla çekerli yiyecekler de bolca yer almaktadır. Bu tür besinleri küçük porsiyonlar halinde tüketmek ve kontrollü olmak önemlidir.
Atıştırmalık Seçimlerinizi Sağlıklı Tutun: Tatlılar ve atıştırmalıklar yılbaşı akşamının kaçınılmaz bir parçası olabilir. Ancak sağlıklı alternatifler tercih ederek bu atıştırmalıkları daha dengeli hale getirebilirsiniz. Meyveli ve sütlü tatlılar veya kuru meyvelerle hazırlanan meyve topları bu gece için hem tatlı ihtiyacınızı karşılayacak hem de sağlıklı bir tercih olacaktır. Tatlı sonrası tuzlu bir şeyler yemek isterseniz, lor peyniri, zeytinyağı ve baharatlarla hazırlayacağınız peynir topları güzel bir seçenek olabilir. Ayrıca, cips gibi paketli atıştırmalıklar yerine, evde az yağ ile hazırlanan patlamış mısır ya da tuzsuz fındık, ceviz ve badem gibi kuruyemişlerle hazırladığınız tabaklar çok daha sağlıklı alternatiflerdir.”
Yeni yıla sağlıklı bir başlangıç için bu adımları atabilirsiniz…
Yılın ilk gününde ise bedeni yenilemek ve hafiflemek için sağlıklı içeceklerden faydalanılabileceğini aktaran Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Sindirimi rahatlatmak ve vücudunuzu toksinlerden arındırmak adına zencefil çayı iyi bir tercih olabilir. Zencefil çayı için taze zencefil dilimlerini sıcak suya ekleyip birkaç dakika demleyin; ardından içine limon ve bal ekleyerek tatlandırabilirsiniz. Bu çay, hem sindirimi destekler hem de yılın ilk gününde enerjik kalmanıza yardımcı olur.” dedi.
Kahvaltıda protein ve yeşillik ağırlıklı besinler tercih ederek gün boyu enerjik kalınabileceğini de dile getiren Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, sözlerini şöyle tamamladı:
“Özellikle yılbaşı gecesi fazla şekerli ve mayalı içecekler tükettiyseniz, karaciğerinizi desteklemek için portakal, mandalina, kivi gibi C vitamininden zengin besinler tercih edebilirsiniz. Gün içinde sebze ağırlıklı öğünler, kefir ve yoğurt gibi fermente ürünler tüketmek detoks sürecinize destek olur. Antioksidan zengini besinler tüketmek, enerji seviyenizi dengede tutmanıza yardımcı olur. Yaban mersini, böğürtlen ve ahududu gibi meyvelerle birlikte yeşil çay, rooibos veya hibiskus çayı gibi bitki çaylarını tüketerek vücudunuza antioksidan desteği sağlayabilirsiniz.
Ayrıca, yılın ilk gününde fiziksel aktiviteye yer vermek, hem bedensel hem de zihinsel olarak tazelenmenizi sağlar. Hafif tempolu bir yürüyüşle günü sonlandırmak, yıl boyunca fiziksel aktiflik konusunda motivasyonunuzu arttıracaktır.
Sağlıklı bir bedende, mutlu ve huzurlu bir yıl geçirmeniz dileğiyle.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Sağlık
Diyabet riskini azaltmanın 8 yolu
Diyabetli hasta sayısı her geçen gün artıyor. Araştırmalar, 2035 yılı itibarıyla dünya genelinde 592 milyon kişinin diyabetle mücadele edeceğini ortaya koyuyor.
Yayınlandı
1 hafta önceon
15/03/2025Yazar:
Aren Deniz
Diyabetli hasta sayısı her geçen gün artıyor. Araştırmalar, 2035 yılı itibarıyla dünya genelinde 592 milyon kişinin diyabetle mücadele edeceğini ortaya koyuyor. Kontrol altına alınamayan diyabetin, kalp ve böbrek gibi hayati organlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiğini paylaşan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen, “Yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç tedavisiyle diyabeti kontrol altına almak mümkün” dedi. Dr. Türemen, diyabet riskini azaltacak 8 öneri paylaştı.
Tip 1 diyabetin genetik ve bağışıklık sistemi ile ilgili faktörlerden kaynaklanabilirken tip 2 diyabetin ise fazla kiloyla doğrudan ilişkisi olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen, “Televizyon, telefon ve bilgisayar gibi teknolojik aletlere saatler ayırmaya bağlı oluşan hareketsizlik ve sağlıksız beslenme alışkanları hastalığın yaygınlaşma nedenlerinden bazıları. Hastalığın ilerlemeden, halk arasında ‘gizli şeker dönemi’ olarak bilinen pre-diyabet dönemde tespiti çok önemli çünkü tam bu noktada çeşitli önlemler alarak hastalığa engel olunabilir” dedi.
Genetik faktör de önemli
Hastalığın oluşumunda genetik faktörlerin de rol oynayabildiğini belirten Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen, “Ailesinde diyabet öyküsü olanların daha dikkatli olması şart. Ek olarak; fazla kilolu, hipertansiyon hastası, kolesterol problemi yaşayan ve kalp hastası kişilerin de yüksek risk grubunda oldukları için sinsi ilerleyen diyabete karşı sağlık taramalarını aksatmamaları çok kritik” açıklamasında bulundu.
Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen, diyabet oluşma riskini azaltacak 8 öneriyi paylaştı:
Sağlıklı beslenin
Şekerli ve işlenmiş gıdalardan uzak durarak lif, sebze, meyve ve tam tahıllara yönelin. Sağlıklı yağlar ve omega-3 içeren gıdaları beslenme planınızdan eksik etmeyin. Lif içeren sebzeler, tam tahıllar ve kuru yemişler kan şekeri düzenlemesi ve tokluk hissi için yardımcıdır.
Fiziksel aktivitenizi artırın
Yürüyüş, yüzme veya bisiklete binme gibi orta düzey bir egzersiz yöntemine haftada en az 150 dakikanızı ayırın. Egzersiz planınıza kas kütlenizi artırmak için direnç egzersizleri de ekleyin.
Günlük ideal su tüketimini ihmal etmeyin
Günlük rutin içerisinde bol su tüketerek kan şekeri seviyenizi dengede tutun.
İdeal kilonuzu koruyun
Dengeli & düzenli bir diyet programı ve dozunda egzersizlerle fazla kilodan kurtulup ideal kilonuzu sabit tutmaya çalışın.
Uyku düzeninize önem verin
Günde en az 7-8 saat kaliteli uyuyarak hormon dengenizi koruyun.
Stres yönetimi konusunda kendinizi eğitin
Yoga, meditasyon veya nefes egzersizleri gibi yöntemlerle stresinizi kontrol altında tutmaya çalışın, başarılı olamadığınızı hissettiğiniz noktada profesyonel destek almaktan çekinmeyin.
Tütün ürünlerinden uzak durun
Hayatınızdan tütün ve tütün ürünlerini tamamen çıkartın, içilen ortamlardan da uzak durun. Tütün dumanı ile etrafa yayılan zararlı maddeler sadece nefesle değil, cilt üzerinden de emilerek vücudunuza zarar verebilir. Kana karışarak bütün organlarınızı olumsuz etkiler.
Sağlık kontrollerinizi aksatmayın
Özellikle ailede diyabet öyküsü varsa, düzenli kan şekeri ölçümleri yaptırın. Sağlığınızın takipçisi olun.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
EÜ Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, ‘A Plus’ statüsünü sürdürdü

Sahne Anadolu kadınlarının

Başkan Çerçioğlu Aydınlı çocukları kültür sanat etkinlikleri ile buluşturmaya devam ediyor

Nilüfer Belediyespor Eker’e iki transfer

Özel çocuklar yeni yıla başarı mutluluğuyla giriyor

Annem Hakkında filminde rol almaktan gurur duyuyorum

GAİN’in heyecanla beklenen yeni dizisi ‘RU’ya görkemli gala…

Sorunsuz bir vize başvurusu için 3 basit ipucu

Antalya Büyükşehir İtfaiyesi alevlerle mücadele ediyor

Kütüphanede Bi Mola’ya ne dersiniz?

Netflix, Zeytin Ağacı’nın 2. Sezonu İçin Beklenen Frağmanı Paylaştı

Çağla Akalın: Cinsiyet değiştirme ameliyatı olmadım

Petek Dinçöz’ün Yeni Parçası ‘Ahımı Ala Ala’

Netflix, Kübra’nın 2. Sezon Resmi Fragmanını Paylaştı
