Connect with us

Sağlık

İstanbul Büyükşehir Belediyesi İBB, alkol ve madde bağımlılığın yanı sıra ekran bağımlılığıyla da mücadele ediyor

İstanbul genelinde 5 merkezde yürütülen çalışmalar kapsamında,   çocuklar ve yetişkinler için ücretsiz bireysel psikoterapi imkanı sağlanıyor.

Yayınlandı

on

İstanbul genelinde 5 merkezde yürütülen çalışmalar kapsamında,   çocuklar ve yetişkinler için ücretsiz bireysel psikoterapi imkanı sağlanıyor. İBB Bağımlılıkla Mücadele Birimlerine, Alo 153 Çözüm Merkezi üzerinden ulaşabilmek mümkün. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), sosyal belediyecilik yaklaşımıyla hayata geçirdiği ‘Bağımlılıkla Mücadele’ hizmetlerine devam ediyor. Sosyal Uyum Destek Merkezleri (SUDEM) üzerinden yürütülen hizmet kapsamında; alkol, madde kullanım bozukluğu ve ekran (dijital) bağımlılığına yönelik rehabilitasyon gerçekleştiriliyor. 

Son yıllarda dijital teknolojilerin hızlı gelişmesi ve teknolojik cihazlara kolay ulaşılabilirlik, başta çocuklar olmak üzere ekran bağımlılığı konusunu gündeme getirdi. İBB SUDEM’lerde koruyucu, önleyici ve rehabilite edici hizmetler bir arada sunuluyor. Bağımlı bireyler ve yakınlarına sosyal destek ve rehabilitasyon sağlanırken; toplumun genelinin bilinçlendirilmesi ve bağımlılıktan korunması amaçlanıyor.

BİREYSEL İHTİYAÇLARA GÖRE PSİKOTERAPİ

SUDEM’lerde, uzman klinik psikologlarca bağımlı tanısı konulan kişinin ihtiyaçlarına göre bireysel psikoterapi hizmeti veriliyor. Yine bireyin ihtiyacına göre kişi, ergoterapi (İş ve Uğraşı Terapisi) ve spor ile rehabilitasyon çalışmalarına yönlendiriliyor. Bağımlılığın bir “aile hastalığı” olması düşüncesinden hareketle, bireysel çalışmalara ek olarak yakınları da rehabilitasyon sürecine dahil edilebiliyor. 

ÇOCUKLARDA ÖNLEYİCİ ÇALIŞMALAR

Çocukluklarda dikkat eksikliği, uyku bozukluğu, sosyal izolasyon ve akademik başarıda düşüş gibi olumsuz etkiler yaratabilen ekran bağımlılığı konusunda önleyici çalışmalar da yürütülüyor. Çocukların sağlıklı dijital alışkanlıklar geliştirmelerine yardımcı olmak için bireysel psikoterapi ve ergoterapinin yanı sıra ailelerle ve çocuklarla iş birliği içinde çalışılıyor. Ailelere yönelik psiko-eğitimler ve grup çalışmaları gibi atölye etkinlikleri düzenlenerek, ailelerin çocuklarının ekran sürelerini yönetmelerine destek sağlanıyor.

 

5 MERKEZDE ÜCRETSİZ HİZMET

İBB tarafından ilk olarak 2022 yılında açılmaya başlayan SUDEM’ler hâlihazırda Ataşehir, Bağcılar, Esenyurt, Sultangazi ve Sultanbeyli olmak üzere 5 merkezde hizmet veriyor. Tüm İstanbulluların ücretsiz şekilde faydalanabileceği SUDEM’lere İBB Alo 153 Çözüm Merkezi üzerinden ulaşabilmek mümkün. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sağlık

Karaciğer yağlanması hepatit için risk oluşturuyor!

Karaciğerin iltihaplanması olarak tanımlanan hepatitin pek çok nedeni olduğunu belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Bozkurt, hepatitin önlenmesine ilişkin tavsiyelerde bulundu.

Yayınlandı

on

Yazar:

Karaciğerin iltihaplanması olarak tanımlanan hepatitin pek çok nedeni olduğunu belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Bozkurt, hepatitin önlenmesine ilişkin tavsiyelerde bulundu.

Bütün ilaçların karaciğere olumsuz etkileri olabileceğini belirten Bozkurt, özellikle toksik ilaçların kontrolsüz tüketilmemesi gerektiğini vurguladı. Hepatitin önlenmesinde güvenilir su ve sağlıklı gıda tüketilmesinin önemli olduğuna işaret eden Bozkurt, kilo fazlalığı olanların yüzde 80’inde karaciğerin yağlı olduğunu belirterek bu kişilerin beşte birinde de karaciğer iltihaplanması olduğunu söyledi.

 

Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Hepatit Birliği tarafından belirlenen 28 Temmuz Dünya Hepatit Günü’nde hepatit hastalıklarına dikkat çekilmesi amaçlanıyor. 

İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Bozkurt, Dünya Hepatit Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada hepatit hastalığının nedenleri ve alınacak önlemlere ilişkin değerlendirmede bulundu.

Hepatit: Karaciğerin iltihaplanmasıdır

Hepatitin karaciğerin iltihaplanması olduğunu belirten Prof. Dr. Fatma Bozkurt, “İltihap denildiğinde her zaman mikroplar akla gelir ama iltihapların bir kısmı mikroplar olmadan da meydana gelmektedir. Bunun en iyi örneği ilaçların karaciğere dokunmasıyla gelişen iltihaplanmadır” dedi.

Hepatitin pek çok nedeni var

Hepatitin pek çok nedeni olabileceğini belirten Prof. Dr. Fatma Bozkurt, bunlardan ilkinin viral hepatitler olduğunu kaydederek diğer nedenleri şöyle sıraladı:

İlaçlar: Bütün ilaçların karaciğere dokunabileceğinin bilinmesi gerekir.

Otoimmün hepatitler: İnsanın bağışıklık sisteminde sapma sonucu vücudun kendi dokularını yabancı gibi kabul edip savaşmasından meydana gelen bir klinik tablodur.

Doğuştan gelen bazı karaciğer hastalıkları: Karaciğerden bakırın atılamaması (Wilson hastalığı), demirin bağırsaktan çok fazla emilmesi (Hemokromatozis hastalığı) gibi.

Alkol: Alkol çok az kullanımda bile karaciğere zarar verebilir.

Karaciğerin iltihaplı yağlanması: Kilo fazlalığı olanların yüzde 80’inde karaciğer yağlıdır. Bu kişilerin beşte birinde de karaciğer iltihaplanması vardır.

 

Hepatit virüsünün beş ana türü bulunuyor

Hepatit pek çok sebebe bağlı olarak oluşsa da en yaygın nedenler arasında viral enfeksiyonların yer aldığını kaydeden Prof. Dr. Fatma Bozkurt, “Hepatit virüsünün beş ana türü bulunmaktadır: A, B, C, D ve E virüsleridir. Bunlar dışında hepatite neden olan diğer virüsler ise Adenovirüs, Sitomegalovirüs, Epstein-Barr Virüsü ve Herpes Simpleks Virüstür. Dünya nüfusunun büyük çoğunluğunun karşılaştığı bu heterojen hepatit virüs grubu morfolojileri, vücuda giriş yolları ve patogenezleri açısından farklılıklara sahiptir. Ancak hangi yolla vücuda girerse girsinler, kan yoluyla hedef organ karaciğere ulaşarak iltihaplanma yapabilmektedirler” diye konuştu.

Hepatit aşısı olmamak risklerden biri…

Hepatite yol açan risk faktörlerinin çevresel, davranışsal veya sağlık sorunları olarak özetlenebileceğini belirten Prof. Dr. Fatma Bozkurt, “Özellikle aşısı olan Hepatit A ve B virüse karşı aşı olmamak önemli bir risk faktörüdür. Bir hepatit virüsü olan Hepatit B ile enfekte bir anneden doğan bebeğe hepatit B immünglobulin ve aşı yapmamak, özellikle fekal-oral bulaşan hepatit A ve E’yi önlemede güvenli olmayan su ürünleri ve sağlıklı gıda tüketmemek diğer önemli risk faktörleri arasında yer almaktadır” dedi.

Toksik ilaçların kontrolsüz tüketimine dikkat!

Çok miktarda uzun süre alkol tüketmek  ve toksik ilaçların kontrolsüz tüketilmesinin risk faktörlerinden olduğunu kaydeden Bozkurt, “Özellikle kan ve vücut salgıları ile bulaşan Hepatit B ve C’yi önlemede kullanılmış kontamine iğnelerin veya hepatit virüsleri ile enfekte olmuş kanla kontamine olabilecek diğer nesnelerin sağlık hizmeti alırken kullanılması, kullanılan iğneleri paylaşmak veya hepatit virüsleri ile kontamine olabilecek diğer nesneleri ortak kullanmak da risk faktörleri arasında gelmektedir” diye konuştu.

Bazı mesleklerde risk oluşabilir

Prof. Dr. Fatma Bozkurt, diğer risk faktörlerini de şöyle sıraladı: “Güvenli olmayan cinsel ilişkiye girerken prezervatif kullanmamak, travmatize seks yapmak veya birden fazla cinsel partnere sahip olmak. Tedbirsiz bir şekilde toksik kimyasallar etrafında çalışmak. Bu tür kimyasallara rutin olarak maruz kalan mesleklere örnek olarak kuru temizlemeciler, boyacılar, sağlık hizmeti sağlayıcıları veya çiftlik çalışanları verilebilir. Bir veya daha fazla hepatit virüsü ile akut veya kronik enfeksiyona sahip olmak. Otoimmün bir bozukluğa sahip olmak.”

Kişisel malzemeleri ortak kullananlar risk altında!

Hepatit için özellikle bazı risk grupları olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Fatma Bozkurt, bu risk gruplarını güvenilir su ve sağlıklı gıda tüketmeyenler, kullanılmış enjektör paylaşımı yapanlar, tıraş bıçağı, diş fırçası gibi kişisel malzemeleri ortak kullananlar, sterilize edilmemiş araçlarla dövme ya da vücut takılarının uygulanmasına maruz kalanlar, güvenli olmayan cinsel ilişkide bulunanlar, korumaya alınmayan kan ve kan ürünlerinin transfüzyonuna maruz kalanlar, sterilize edilmemiş araçlarla tıbbi ya da diş müdahalelerine maruz kalanlar ve hepatit virüsleri ile enfekte anneden doğan bebekler şeklinde sıraladı.

 

Kişisel hijyen kuralları ve aşılama önlemede etkili oluyor

Hepatiti önlemede alınması gereken tedbirlerin yanı sıra takip ve tedavide yapılacak konusunda bilgi veren Prof. Dr. Fatma Bozkurt, “Kişisel hijyen kurallarına uyma, temiz ve güvenli içme suyu kullanımı, uygun kanalizasyon sistemlerinin oluşturulması, alt yapı yetersizliklerinin giderilmesi, aşı uygulamaları ve pasif immünizasyon çeşitli komplikasyonları önlemede faydalı olmaktadır” dedi.

Hepatit B aşı ile önlenebilir

Kronik viral hepatit ajanı olan Hepatit B virüsüne karşı, bağışıklığı olmayan herkesin aşılanmasının Hepatit B’nin önlenmesinin temel aşaması olduğunu belirten Prof. Dr. Fatma Bozkurt, “Yine kronik viral hepatitin bir diğer ajanı olan Hepatit C’ye karşı etkili bir aşı yoktur. Bu nedenle HCV enfeksiyonu önlenebilmesi için riskli grupların virüse maruz kalma riski azaltılmalı. Sağlık hizmeti enjeksiyonlarının güvenli ve uygun kullanımı sağlanmalı, sağlık personelleri hijyen ve koruyucu ekipman kullanımı gibi konularda eğitilmelidir. Bağışlanan kan ve kan ürünlerine HBV ve HCV için serolojik testler yapılmalıdır. Doğru ve tutarlı prezervatif kullanımına teşvik edilmelidir. Vücuda yapılacak her türlü kanamalı işlemlerde kullanılan malzemelerin sterilitesine dikkat edilmeli. Bireysel kişisel malzemeler veya kullanılmış enjektör gibi nesnelerin ortak kullanılmaması önerilmelidir” dedi.

Takipte olmak önemli

Sıklıkla kronik viral hepatite neden olan iki viral ajanın HBV ve HCV olduğunu belirten Prof. Dr. Fatma Bozkurt, “Bunlar günümüzde çok etkili antiviral tedavilerle tedavi edilmektedirler. Hastalık ataklar halinde seyretmesi nedeniyle enfekte kişilerin enfeksiyon hastalıkları veya Gastroenteroloji uzmanlarının takibinde olması, bakım ve tedavi seçenekleri konusunda eğitim ve danışmanlık almaları karaciğer sirozu ve karaciğer kanseri gelişimini önemli ölçüde azaltacaktır” diye konuştu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Sağlık

Uzmanı uyardı! Türkiye’de her yıl 200 bin kişi bulaşıcı sarılığa yakalanıyor!

Türkiye nüfusunun yüzde 5 ila 7’si farkında olmaksızın Hepatit B virüsünü taşıyor!

Yayınlandı

on

Yazar:

Türkiye’de, üniversite çağına gelmiş gençlerin yüzde 90’ının, farkında olmasalar bile A virüsü hepatitini çocukluk çağında geçirdiklerini dile getiren uzmanlar, nüfusun yüzde 5 ila 7’sinin yani 4 milyona yakın insanın da B virüsünü taşıdığını vurguluyor.

 

 Hepatit B taşıyıcılarının bir kısmında virüs ömür boyu hasar vermeden kalabilirken, Hepatit B geçirenlerin yüzde 1 ila 2’sinde zamanla kronik aktif karaciğer hastalığı, siroz ve karaciğer kanseri gelişebildiğini anlatan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Türkiye’de her yıl 200 bin kişinin bulaşıcı sarılığa yakalandığı hesaplanmıştır. Bu olguların yarısına yakın bölümü B virüsü ile oluşmaktadır.” dedi.

 

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Hepatit Birliği tarafından belirlenen “28 Temmuz Dünya Hepatit Günü” dolayısıyla yaptığı açıklamada, Hepatit hastalığı hakkında bilinmesi gereken önemli noktaları anlattı.

 

Sarılığın farklı nedenleri olabiliyor

 

Sarılığın, karaciğer tarafından atılan bilirubin maddesinin vücutta birikmesi sonucunda deri ve göz aklarının sararması olduğunu dile getiren Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Sarılığın farklı nedenleri olabilir ve bunlar arasında bazı kan hastalıkları, karaciğeri etkileyen mikroorganizmalar veya doğumsal enzim eksiklikleri yer alabilir. Bilirubin maddesinin vücuttan atılması esnasında karaciğer tarafından suda eriyebilen bir şekle dönüştürülmesi gerekir. Bu dönüşümden önce (bazı kan hastalıklarında olduğu gibi), bu dönüşüm sırasında (karaciğeri etkileyen mikroorganizmalar, ilaçlar veya doğumsal enzim eksikliklerinde olduğu gibi) veya bilirubinin bağırsağa akması sırasında (safra yollarını tıkayan taş, tümör olaylarda olduğu gibi) sarılık ortaya çıkabilir.” dedi.

 

Sarılık bulaşıcı mı?

 

Sarılıkların bazı mikroorganizmalarla oluşanlarının bulaşıcı olduğunu kaydeden Dr.  Dilek Leyla Mamçu, “Bulaşıcı sarılık veya tıp dilinde viral hepatit adı verilen bulaşıcı sarılıklar, A, B, C, D, E ve G virüsleri ile meydana gelir. Bu hastalık karaciğerin yaygın iltihabi hastalığı olarak tanımlanır. Sarılıkların, sadece bazı mikroorganizmalarla oluşanları bulaşıcıdır. Diğer sarılıklarda kesinlikle bulaştırıcılık yoktur.” diye konuştu.

 

Hepatit hastalığının belirtileri nelerdir?

 

Hepatit virüslerinin; bulaşı takiben belirli bir kuluçka dönemi (A virüsü için 15-45 gün,

B ve C virüsü için 30-180 gün) sonrasında hastalık yaptığını anlatan Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Hastaların yarısından fazlasında hastalık sırasında sarılığın ortaya çıkmaması veya silik kalması mümkündür. Bu nedenle pek çok kişi sarılık hastalığı geçirdiğini fark edemez, ancak o sırada tesadüfen bir kan tetkiki yapılırsa anlaşılabilir.” dedi.

 

B, C ve D virüsleri ile oluşan bulaşıcı sarılıklar kronikleşebiliyor!

 

Çocuklarda belirtilerin daha hafif ve kısa süreli olduğunu, özellikle küçük yaş gurubundaki çocuklarda hastalığın teşhis edilmeden geçip gidebildiğini de söyleyen Dr. Dilek Leyla Mamçu, şöyle devam etti:

 

“Hastaların bir kısmında ise; kuluçka süresini takiben, halsizlik, iştahsızlık, mide bulantısı, karnın sağ üst kadranında ağrı, derinin ve gözakının sararması ve idrarın koyulaşması ile başlar. Kısa süren ateş olabilir. Bulaşıcı sarılık genellikle 4-6 haftalık bir hastalıktır, A ve E virüsü ile olanlar sonunda şifa ile biterler ve kronikleşme göstermezler. B, C ve D virüsleri ile oluşan bulaşıcı sarılıklar kronikleşebilir. Bu oran, B virüsü için yüzde 5 -10, C virüsü için yüzde 80 kadardır. D virüsü hepatitinde de kronikleşme oranı yüksektir. Bunun sonucu olarak, Türkiye’de nüfusun yüzde 5-7 kadarı yani 4 milyona yakın insan B virüsünü, farkında olmaksızın taşımaktadır.”  

 

Hastalık nasıl bulaşıyor? 

 

A ve E virüslerinin dışkı ile atıldığını, A virüsü ile oluşan bulaşıcı sarılıkta hastanın dışkısının, sarılığın ortaya çıkışından 2 hafta öncesi ile 1 hafta sonrası çok bulaşıcı olduğunu dile getiren Dr. Dilek Leyla Mamçu, şunları kaydetti:

 

“Bu virüsler ile oluşan hepatitler esas itibariyle, virüs taşıyan dışkı ile kirlenmiş su ve besin maddelerinin (sebze ve meyveler) ağızdan alınması sureti ile bulaşırlar. Virüsle kirlenmiş yüzeylere temas etmiş ellerin ağıza değdirilmesi de kişisel bulaşmada ve virüsün yayılmasında çok önemlidir. B ve C virüsleri ise genellikle kan yoluyla (kan ve kan ürünlerinin alınması, mikroplu enjektör ve iğnelerin kullanılması, ortak jilet veya diş fırçası kullanımı, akupunktur, diş tedavisi gibi) ve cinsel ilişki suretiyle bulaşırlar. Hastalığın, bu virüsleri taşıyan anneden bebeğe geçişi de mümkündür. Ancak, B virüsü hepatitine yakalanmış hastaların üçte birinde geçiş yolu belirlenememektedir.”

 

Bulaşıcı sarılık yaygın mı?

 

Bulaşıcı sarılığın yaygınlığına ilişkin de bilgi veren Dr. Dilek Leyla Mamçu, “A ve B virüsleri ile oluşan bulaşıcı sarılıklar ülkemizde çok yaygındır. Türkiye ‘de, üniversite çağına gelmiş gençlerin yüzde 90’ı, A virüsü hepatitini, farkında olmaksızın çocukluk çağında geçirmiş bulunurlar. A virüsü hepatitinin çoğunlukla çocukluk çağında geçirilmesine karşılık, B virüsü hepatitine yakalanma şansı genç yetişkin ve orta yaş gurubunda en yüksektir. Türkiye’de her yıl 200 bin kişinin bulaşıcı sarılığa yakalandığı hesaplanmıştır. Bu olguların yarısına yakın bölümü B virüsü ile oluşmaktadır.” dedi.

 

B virüsü ile oluşan bulaşıcı sarılık neden daha tehlikeli?

 

B virüsünün yaptığı hepatitin hem çok sık ve yaygın olduğunu, hem de hastaların yüzde 5-10 kadarında, hastalığın alevli dönemi geçtikten sonra tam şifa olmaksızın hastalığın sinsi ve kronik biçimde devam ettiğini anlatan Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Hepatit B taşıyıcısı olarak tanımladığımız bu kişilerin bir kısmında hayat boyu, virüs karaciğerde herhangi   bir hasar yapmadan kalırken, tüm Hepatit B geçirenlerin yüzde 1-2 ‘sinde zaman içerisinde denge, kişi aleyhine bozularak kronik aktif karaciğer hastalığı, bu hastaların da bir kısmında zamanla siroz ve karaciğer kanseri gelişebilmektedir.” şeklinde önemli bilgiler verdi.

 

C virüsü ile oluşan bulaşıcı sarılık tehlikeli değil mi?

 

C virüsü ile oluşan hepatitlerin büyük çoğunluğunun kronikleşerek siroza ve karaciğer kanserine gidiş göstermekle beraber, toplumumuzdaki yaygınlığının çok düşük olduğunu ve bu nedenle C virüsü hepatiti bireysel açıdan tehlikeli bir hastalık olmakla beraber toplumsal açıdan fazla tehlike yaratmadığını kaydeden Dr. Dilek Leyla Mamçu, şu bilgileri de verdi:

 

“Türkiye’de nüfusun yüzde 0.3 – 1.8’i Hepatit C virüsünü taşımaktadır.  C virüsü hepatiti özellikle hemodiyaliz hastaları ve sık sık kan nakli yapılan hastalar için ciddi bir tehlike oluşturabilir. Bulaşıcı sarılık, eğer E virüsü ile oluşmuşsa gebelerde tehlikelidir. Diğer virüslerle oluşan bulaşıcı sarılıkların gebelerde, gebe olmayanlara göre daha ciddi seyrettiği gösterilmemiştir. B ve C virüsü taşıyıcılarının mutlaka hasta olmaları gerekmez. Bu taşıyıcıların büyük çoğunluğu belirti vermez, fakat virüsü çevrelerine yayabilirler. Bazılarında, virüs karaciğeri sessizce hasara uğratır ve siroza giden yolu açar. B ve C virüsü taşıyıp taşımadığını bilmenin tek yolu kan testi yaptırmaktır. Hepatit B ve C test sonuçlarına göre doktorunuz size gerekli açıklamayı yapacaktır.”

 

Taşıyıcılar kan vermemeli

 

Hepatit virüsü taşıyıcısının, hasta olmasa bile, kanı ve diğer vücut sıvılarının hastalığı başkalarına bulaştırabileceğini bilmesi gerektiğini söyleyen Dr. Dilek Leyla Mamçu, bu kişilerin kan vermemesi ve korunmasız olarak bağışık olmayan veya aşılanmamış kişilerle cinsel ilişkiye girmemesi gerektiğini vurguladı.

 

Dr. Dilek Leyla Mamçu, sağlık personeli, virüsü taşıyan kişilerin aile fertleri, kan transfüzyonu yapılan kişiler, damar yolundan ilaç bağımlıları, diş tedavisi görenler, hemodiyaliz hastaları ve hayat kadınlarının hastalık açısından risk altında olduğunu dile getirdi.

 

Hepatit B taşıyıcılığı ve Aşı

 

Hepatit B taşıyıcısı olan kişilerin, düzenli doktor kontrolünde ve başkalarına bulaştırma riskine karşı dikkatli olması gerektiğini kaydeden Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Hepatit B’ye karşı etkin bir aşı bulunmakta olup, aşılanma yüksek oranda (yüzde 95) bağışıklık sağlar ve hayat boyu devam eder. Hepatit C ve E virüslerine karşı henüz aşı yoktur.” dedi.

 

Gebelik ve Hepatit

 

Bulaşıcı sarılık, özellikle E virüsü ile oluşmuşsa gebelerde tehlikeli olduğuna işaret eden Dr. Dilek Leyla Mamçu, “B virüsü taşıyıcı anneden doğan bebekler, doğumda immunglobulin ve aşı ile korunmalıdır.” diye konuştu.

 

Hemodiyaliz hastaları için önlemler

 

Hemodiyaliz hastalarının taşıyıcı olup olmadıkları test edilmesi gerektiğini de ifade eden Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Virüs taşıyan hastaların hemodiyaliz cihazları ayrılmalı ve önceden Hepatit B geçirmemiş olanlar aşılanmalıdır.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Sağlık

Birinci Derece Yakınlarında Hepatit Olanlar Mutlaka Taramadan Geçmeli

Viral hepatitler bulaşıcı nitelikte olduklarından, toplumsal sağlık açısından büyük riskler taşıyor.

Yayınlandı

on

Yazar:

Özellikle B ve C türleri, yüz milyonlarca insanda kronik hastalığa yol açarak, karaciğer sirozu, karaciğer kanseri ve viral hepatit kaynaklı yaşam kayıplarının en yaygın nedenleri arasında yer alıyor. Dünya genelinde yaklaşık 354 milyon insanın hepatit B veya C ile yaşadığına ve çoğunun test ve tedaviye erişimin hala mümkün olmadığına işaret eden Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özlem Alıcı, “DSÖ’nün 2024 Küresel Hepatit Raporu’na göre, viral hepatite bağlı ölüm oranı artmakta ve yılda 1.3 milyon yaşam kaybıyla, ölümcül seyreden bulaşıcı hastalıklar arasında ikinci sırada yer almaktadır.” dedi. Dünya Hepatit Günü dolayısıyla önemli açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Alıcı, özellikle birinci derece yakınlarında hepatit hastası olanların mutlaka taranması gerektiğini söyledi. 

 

Viral hepatitler, karaciğerde iltihaplanmaya neden olan çeşitli virüslerin yol açtığı enfeksiyonlardır. Hepatit virüslerinin beş ana türü bulunuyor. A, B, C, D ve E. Bu türlerin hepsi karaciğer hastalığına neden olmakla birlikte ancak bulaşma yolları, hastalığın şiddeti, coğrafi dağılım ve önleme yöntemleri açısından farklılık gösteriyor. Özellikle B ve C türlerinin yüz milyonlarca insanda kronik hastalığa yol açarak, karaciğer sirozu, karaciğer kanseri ve viral hepatit kaynaklı yaşam kayıplarının en yaygın nedenleri arasında yer aldığını söyleyen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özlem Alıcı, “Viral hepatitler bulaşıcı nitelikte olduklarından, toplumsal sağlık açısından büyük riskler taşır. Dünya genelinde yaklaşık 354 milyon insan hepatit B veya C ile yaşamaktadır ve çoğu için test ve tedaviye erişim hala mümkün değildir.” diye konuştu. 

YAŞAM KAYBINA NEDEN OLAN BULAŞICI HASTALIKLAR ARASINDA İKİNCİ SIRADA YER ALIYOR

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2024 Küresel Hepatit Raporu’na göre, viral hepatite bağlı ölüm oranının giderek arttığını ve yılda 1.3 milyon yaşam kaybıyla, ölümcül seyreden bulaşıcı hastalıklar arasında ikinci sırada yer aldığını belirten Doç. Dr. Alıcı, önemli istatistikler aktardı: “DSÖ 2022 verilerine göre, dünya genelinde yaklaşık 254 milyon kişi kronik hepatit B enfeksiyonu ile yaşamaktadır ve her yıl yaklaşık 1.2 milyon yeni enfeksiyon görülmektedir. 2022’de hepatit B, çoğunlukla siroz ve karaciğer kanseri nedeniyle tahmini 1.1 milyon ölüme yol açmıştır. Yine DSÖ verilerine göre, dünya çapında yaklaşık 50 milyon insan kronik hepatit C virüsü enfeksiyonu taşımaktadır ve her yıl yaklaşık 1.0 milyon yeni enfeksiyon meydana gelmektedir. Hepatit C, 2022’de siroz ve karaciğer kanseri nedeniyle yaklaşık 242.000 ölüme yol açmıştır.”

Hepatit B ve C enfeksiyonlarının yayılma hızında bazı bölgelerde artış, bazı bölgelerde ise azalma gözlendiğine işaret eden Doç. Dr. Alıcı, artışın nedenleri arasında yetersiz sağlık hizmetleri, hijyen eksiklikleri ve farkındalık yetersizlikleri bulunurken, azalmanın da genellikle aşılamanın yaygınlaşması ve etkili tedavi yöntemlerinin kullanılmasını bağladı. 

HEM BİREYSEL HEM DE TOPLUMSAL SORUNLARA NEDEN OLUYOR

Hepatitli kişilerin, hastalıkları nedeniyle sosyal yaşamlarında ve iş hayatlarında stigma ve ayrımcılıkla karşılaşabildiklerini ve bu durumun da sosyal izolasyona yol açabildiğini hatırlatan Doç. Dr. Alıcı, ayrıca, tedavi süreci, sağlık sorunları ve iş gücü kaybının kariyerlerini ve günlük yaşamlarını etkileyebildiğine dikkat çekti. Bunun yanında iş yerinde bulaşıcılık endişeleri ve tedavi sürecindeki zorlukların da önemli etkenler arasında yer aldığını anlattı. 

Hepatitin yarattığı bireysel sorunların yanında toplum için de hem sağlık hem de ekonomik açıdan önemli etkilere sahip olan bir hastalık olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Alıcı, “Tedavi edilmediğinde, karaciğer hastalıklarına ve kanserine yol açabilir, bu da sağlık hizmetlerine olan ihtiyacı artırır ve yaşam kalitesini düşürür. Ekonomik olarak, hastalık tedavisi, bakım ve iş gücü kaybı gibi mali yükler doğurur. Ayrıca, hepatitli bireylerin tedaviye erişim sorunları ve sosyal dışlanma gibi ek zorluklarla karşılaşmaları mümkündür.” diye konuştu. 

HEPATİT VİRÜSÜ BİRÇOK YOLLA BULAŞABİLİYOR!

“Hepatit virüslerinde dikkat çekilmesi gereken önemli bir noktanın da bulaşın çok farklı yollarla gerçekleşmesi” diyen Doç. Dr. Alıcı, şu bilgileri verdi; “Hepatit B ve C kan yoluyla, cinsel temas yoluyla ve anneden bebeğe doğum sırasında bulaşabilir. Risk altında olanlar arasında enfekte bireylerle yakın temasta bulunanlar, sağlık çalışanları, enfekte iğneleri paylaşan uyuşturucu kullanıcıları, enfekte bir partnerle korunmasız cinsel ilişkide bulunanlar ve Hepatit B veya C taşıyıcılarının aile üyeleri bulunmaktadır.”

Erken teşhis ve tedavi ile hastalıkların kronikleşmesini ve karaciğer komplikasyonlarını önleyebilmenin yanında hastalığın yayılmasının da sınırlandırmanın mümkün olduğunu belirten Doç. Dr. Alıcı, “Bu nedenle hem bireylerin hem de toplumun sağlığını korumak için son derece önemlidir” dedi. 

“AŞILANMA ORANLARI ÖZELLİKLE BEBEK VE ÇOCUKLARDA ARTIRILMALI”

Hepatit enfeksiyonlarında korunmada ve yayılımının önüne geçilmesinde aşılamanın çok önemli olduğunu söyleyen Doç. Dr. Özlem Alıcı, aşılar konusunda durumu şöyle özetledi: “Bugün, hepatit A ve hepatit B’ye karşı aşılar mevcuttur. Hepatit A aşısı yalnızca birkaç ülkede kullanılmakta olup, daha geniş çapta uygulanması salgınları kontrol altına alma potansiyeline sahiptir. Hepatit B aşısı ise oldukça güvenli ve etkili bir aşıdır; 1982’den bu yana dünya genelinde 1 milyardan fazla doz kullanılmıştır. 2020 yılında, üç doz hepatit B aşısı yaptırma oranı %83 olarak belirlenmiş ve çocukların %42’si doğumda bir doz almıştır. Aşılama oranlarının özellikle bebekler ve çocuklar arasında artırılması, HBV enfeksiyonlarını azaltacak ve dolayısıyla karaciğer hastalığı ve ölüm oranlarını düşürecektir. Hepatit B aşısı, kronik enfeksiyonların gelişmesini %95 oranında önler. Koruma en az 20 yıl sürer ve şu anda DSÖ tarafından ek doz önerilmemektedir. Hepatit C için ise bir aşı bulunmamaktadır.”

Son yıllarda özellikle Hepatit C tedavisinde büyük ilerlemeler kaydedildiğine işaret eden Doç. Dr. Alıcı, “Özellikle direkt etkili antiviral ilaçlar Hepatit C’nin tedavisinde yüksek başarı oranları sağlamıştır. Hepatit B aşıları ve tedavileri konusunda da gelişmeler yaşanmakta, daha etkili ve uzun süreli koruma sağlayan yeni aşılar geliştirilmektedir.” Diye konuştu.

“TOPLUMDA HALA HEPATİTİN TEDAVİ EDİLMEDİĞİNE DAİR YANLIŞ BİR İNANIŞ VAR”

Hastalık ve hastalığın yayılımı konusunda gerçekleştirilen tüm çalışmalara rağmen toplumda hala bazı yanlış bilgi ve inanışların olduğuna işaret eden Doç. Dr. Alıcı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hepatit hakkında yaygın yanlış inanışlar arasında hastalığın sadece belirli gruplarda görüldüğü ve tedavi edilemez olduğu düşüncesi yer alıyor. Bu yanlış anlamaları düzeltmek için toplumsal farkındalık kampanyaları, eğitim programları ve doğru bilgi paylaşımı önemlidir. Halk sağlığı politikaları, hepatit enfeksiyonlarının önlenmesi, erken teşhisi ve etkili tedavisi için desteklenmelidir. Gelecekte, hepatitlerin daha iyi anlaşılması, etkili aşıların geliştirilmesi ve tedavi yöntemlerinin iyileştirilmesi beklenmektedir. Ayrıca, toplumda hepatit farkındalığının artırılması, aşılama oranlarının yükseltilmesi ve erken teşhis programlarının güçlendirilmesi önleme adına önemli noktalardır.” 

DSÖ “ŞİMDİ HAREKETE GEÇME ZAMANI” DEDİ!

Dünya genelinde hepatit tedavisine hala erişim konusunda bazı zorluklar ve eşitsizlikler bulunduğunu ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde, hepatit tedavi ve ilaçlarına erişimde yaşanan sınırlılıklar, hastaların uygun tedaviye ulaşmasını engelleyebilir ve hastalığın ilerlemesine ya da ciddi komplikasyonların gelişmesine neden olabildiğini söyleyen Doç. Dr. Alıcı, bu yıl DSÖ’nün, “Harekete Geçme Zamanı” mottosu ile hepatit enfeksiyonlarının önlenmesi, erken teşhisi ve etkili tedavisi için toplumların ve sağlık sistemlerinin harekete geçmesi gerektiğini vurguladığını anlattı. 

“TÜRKİYEDE TEDAVİ VE İLACA ULAŞIM KONUSUNDA İYİ BİR ALTYAPI VAR”

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özlem Alıcı, Türkiye’de hepatit tedavisi ve ilaçlarına erişim konusunda genel olarak iyi bir altyapı bulunduğunu belirterek sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye’de Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen sağlık politikaları ve programlar sayesinde hepatit enfeksiyonlarıyla mücadelede önemli adımlar atılmaktadır. Türkiye’de hepatit tedavisi genellikle hastanelerde ve sağlık merkezlerinde sunulmaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği protokoller doğrultusunda hepatit hastalarına uygun tedavi ve ilaçlar sağlanmaktadır. Ayrıca, Türkiye’de hepatit B aşısı da rutin aşı programı kapsamında uygulanmaktadır.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2024 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.