Connect with us

Sağlık

“Hareketli Yaşam, Bütüncül Sağlık İçin Önem Taşıyor”

Kalp sağlığı alanında gerçekleştirdiği etkili farkındalık çalışmalarıyla, hastaların uluslararası düzeyde tıbbi hizmet almasının başlıca güvencelerinden biri olarak öne çıkan Türk Kardiyoloji Derneği (TKD); hareketle desteklenen sağlıklı ve aktif bir yaşamı teşvik etmek için her yaştan bireyin faydalanabileceği “Aktif Yaşam Alanı”nı Boehringer Ingelheim’ın koşulsuz katkılarıyla hayata geçirdi.

Yayınlandı

on

“Aktif Yaşam, Sağlıklı Toplum” projesi kapsamında, Onaranlar Kulübü ve Beşiktaş Belediyesi iş birliği ile Beşiktaş’taki Yeşim Parkı’nda açılışı gerçekleştirilen alan tüm İstanbulluların hizmetine sunuldu.  Büyük şehirlerde aktif ve hareketli bir yaşamı destekleyen bu alan ile aynı zamanda başta kalp sağlığı olmak üzere hareketli bir yaşamın bütüncül bir sağlık için önemine dikkat çekildi. 

Kalp sağlığı alanında gerçekleştirdiği etkili çalışmalarıyla 60 yıldır faaliyetlerine devam eden Türk Kardiyoloji Derneği (TKD), “Aktif Yaşam, Sağlıklı Toplum” projesi kapsamında, hareketle desteklenen sağlıklı bir yaşamı teşvik etmek için her yaştan bireyin faydalanabileceği “Aktif Yaşam Alanı”nın açılışını Boehringer Ingelheim’ın koşulsuz katkılarıyla gerçekleştirdi. Onaranlar Kulübü ve Beşiktaş Belediyesi iş birliği ile Beşiktaş’taki Yeşim Parkı’nda açılışı gerçekleştirilen alan tüm İstanbulluların hizmetine açıldı.

Parkın açılış konuşmasını yapan Beşiktaş Belediye Başkan Yardımcısı Dr. Şeref Şeker ile birlikte, TKD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Değertekin, TKD Genel Sekreteri Prof. Dr. Bülent Mutlu, TKD Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Özlem Yıldırımtürk ve TKD Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Emre Aslanger kalp sağlığı ile ilgili önemli bilgiler aktardı. Etkinlikte, büyük şehirlerde aktif ve hareketli bir yaşamı destekleyen bu alan ile başta kalp sağlığı olmak üzere bütüncül bir sağlığın önemine dikkat çekildi.

“Semtimizde Aktif Yaşamı Sağlamayı Önemsiyoruz” 

Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, aktif ve üretken bir yaşam için çeşitli sosyal belediyecilik uygulamalarını hayata geçirmeye devam ediyor. Bu kapsamda Yeşim Parkı’nda hayata geçirilen projeyle ilgili açılış konuşmasını gerçekleştiren Beşiktaş Belediyesi Başkan Yardımcısı Dr. Şeref Şeker şunları söyledi: “Semtimizde yurttaşlarımızın aktif bir yaşama sahip olmasını oldukça önemsiyoruz. Fiziksel aktivitelerin bireylerin kalp ve damar sağlığının yanı sıra ruhsal durumunu da olumlu etkilediğini biliyoruz. Bu doğrultuda; açmış olduğumuz ve açmayı planladığımız spor tesislerimizin yanı sıra, “Hareket Et Beşiktaş” temasıyla semtimizin farklı bölgelerinde gerçekleştirdiğimiz yoga, pilates etkinliklerimiz, iş birlikleri çerçevesinde oluşturduğumuz nefes egzersizlerimiz bulunuyor. Beşiktaş bölgesinde yaşlılık oranı Türkiye’nin yaklaşık iki katı; yüzde 17 civarında 65 yaşın üzerinde yaşayan komşumuz var. Akat bölgesinde ise bu oran yüzde 21.44. Bu projeyi 65 üstü yaşlılarımız için ve gençlerimize örnek olması adına ‘Hareket Et Beşiktaş’ teması kapsamında gerçekleştirdik. Türk Kardiyoloji Derneği’ne, Onaranlar Kulübü’ne ve Boehringer Ingelheim’a koşulsuz desteklerinden ve bize bu projeyi kazandırdıklarından dolayı çok teşekkür ediyoruz.

Kalp Sağlığını Korumak İçin Hareketli Bir Yaşam Şart

Hareketsizliğin kalp hastalıklarının başlıca risk faktörleri arasında yer aldığına dikkat çeken Türk Kardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Değertekin “Kalp hastalıklarından   korunmanın en önemli yollarından biri, egzersizi günlük yaşamın bir parçası haline getirmek. Hastalar kendilerini sürekli halsiz ve yorgun hissettiği için hareket etmekten kaçınabilirler ancak hareketsiz kalınca kas kaybı gelişir. Yürüyüş ve egzersiz, yorgunluk şikayetlerini azaltır, egzersiz kapasitesini artırır.  Bu nedenle, haftada en az 5 gün, 30’ar dakika egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirmek önem taşıyor. Parklardaki spor alanlarını değerlendirmek yine günlük hareket ihtiyacınızı karşılayacaktır. Hareket hayatınızda yer ettikçe, kalp sağlığınızın yanı sıra tüm vücudunuzun ve hatta ruh sağlığınızın daha iyi bir hale geldiğini göreceksiniz” dedi.

Aktif Yaşam Sağlıklı Toplum İçin Harekete Burada Başla!” 

İstanbullulara “Aktif Yaşam Sağlıklı Toplum İçin Harekete Burada Başla!” diye seslenen spor ve hareket alanı, her yaştan bireye uygun olarak tasarlandı. Alanın tasarlanma süreci önce İstanbulluları dinleyerek başladı. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen ve 60’ı aşkın İstanbullunun katıldığı “Kentte Aktif Yaşam Buluşması” çalıştayında, kentlerde herkesin rahatça spor yapabileceği alanların nasıl olması gerektiği konusu üzerine fikir alışverişleri yapıldı, kentlileri daha aktif bir yaşamı motive etmenin yöntemleri araştırıldı. Bu çalıştaydan ortaya çıkan fikirler değerlendirilerek Aktif Yaşam Alanı’nın kapsamı ve detayları belirlendi.

2 ana bölümden ve farklı sayıda spor aletlerini içeren 8 adet spor diliminden oluşan alan, hem bireysel hem de toplulukla beraber farklı egzersizler yapılabilecek şekilde kurgulandı. Bireysel spor alanındaki farklı spor aletlerinde mekik, şınav, barfiks, dips gibi yoğunluklu olarak vücut ağırlığı kullanılan spor hareketleri yapılabilirken, kolektif spor alanında ise yoga, pilates gibi ekip aktiviteleri hayata geçirilebiliyor.

Aktif Yaşam Alanı’nda yapılabilecek hareketlerin bilinçli ve kişinin bedenine iyi gelecek şekilde uygulanması için de bir video çalışması bulunuyor. Alanda bulunan ekipmanlarda hangi egzersizlerin nasıl yapabileceğini anlatan videolara, alandaki QR kod okutularak ulaşılabiliyor. Böylelikle spor yapmak isteyenler bu videolar sayesinde başlangıç-orta-ileri seviye antrenmanları izleyerek doğru egzersiz ipuçlarını öğrenebiliyorlar.

“Ülkemizdeki kadınların yaklaşık 3’te 1’i diyabetik iken, 3’te 1’inde ise hipertansiyon bulunuyor”

Kalp hastalıkları ve inme, her yıl tüm dünyada 17,1 milyon kişinin yaşamını kaybetmesine neden olurken, Dünya Kalp Federasyonu; tütün kullanımı, sağlıksız beslenme ve fiziksel aktivite yoksunluğu gibi başlıca risk faktörlerinin kontrol altına alınması ile bu hastalıklara bağlı erken ölümlerin en az %80’inin önlenebileceğini tüm dünyaya duyuruyor.

Türk Kardiyoloji Derneği Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Özlem Yıldırımtürk “Özellikle yaşlı nüfusta ve kronik hastalıklara sahip bireylerde kalp yetersizliğinin görülme riski artıyor. Ülkemizde kalp yetersizliğinin erişkin nüfusta görülme sıklığı %2,9 olarak belirtilirken, bu da yaklaşık 2 milyonun üzerinde hastayı ifade ediyor. Türkiye’deki kalp yetersizliği hastalarının yaş ortalaması 68 olurken, erkekler kadınlara göre daha erken yaşlarda kalp yetersizliğiyle karşı karşıya kalıyorlar. Erkeklerde sıklıkla kalp damar hastalıkları kalp yetersizliğine sebep olurken, kadınlarda hipertansiyon, tiroid hastalıkları ve obezite kalp yetersizliğine adeta davetiye çıkarıyor. Kalp yetersizliği, yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebiliyor ve hatta ölümcül olabiliyor. Dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen kalp yetersizliği, ülkemizde de önemli sağlık sorunlarından biri olarak öne çıkıyor. Kalp yetersizliği, Türkiye’de ölüm nedenleri arasında üst sıralarda yer alıyor” diye konuştu.

Birbiriyle bağlantılı kalp-damar, böbrek ve metabolizma hastalıklarına dikkat çeken Türk Kardiyoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Bülent Mutlu “Ülkemizdeki kadınların yaklaşık üçte biri diyabetik iken, üçte birinde ise hipertansiyon bulunuyor ve kadınlarda obezite giderek artıyor. Küresel ölçekte bir milyardan fazla insanı etkileyen kalp-damar, böbrek ve metabolizma hastalıkları, dünya çapındaki ölümlerin önde gelen nedeni olup her yıl 20 milyona yakın ölüme sebep oluyor. Bu kalp-damar, böbrek ve metabolizma hastalıkları birbiriyle bağlantılıdır, bir arada görülür ve birbirini şiddetlendirebilir; dolayısıyla hastaların yaşamları üzerinde ciddi bir yük yaratabilir.  Parçalı kalp-damar, böbrek ve metabolizma hastalıkları tedavilerinden, bu hastalıkları bağlantılı hastalıklar olarak teşhis edip yöneterek tedavi ve erken koruma konusunda entegre bir yaklaşımı önemsiyoruz. Kalp-damar, böbrek ve metabolizma hastalıklarının yönetimi genellikle parçalı olduğu için geç veya hatalı teşhise, tedavi için yönlendirmelerde gecikmelere, doğru tedaviye ve kurallara dayalı tedaviye zamanında erişim eksikliklerine yol açabilir. Erken aşamada tek sistem hasarı, geri dönüşü olmayan çoklu organ hasarlarına neden olabilir. Dolayısıyla, hastalıkları bütüncül olarak yönetmek kritik önem taşıyor. Kalp-damar, böbrek ve metabolizma hastalıklarını erken ele almak hastaların istenmeyen sonuçlardan korunması için fırsat sağlar. Kalp-damar, böbrek ve metabolizma hastalıkları tek başına bulaşıcı olmayan hastalıklardan ölüm nedenlerinin yaklaşık yarısını oluşturmaktadır” diye konuştu.

TKD Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Emre Aslanger ise “Hayatımızda hareket, yalnız kalp sağlığı için değil, kalp hastalıklarının tedavi sürecinde de büyük önem taşıyor.  Kardiyak rehabilitasyon olarak isimlendirdiğimiz ve tedavinin bir parçası olan hareket yöntemi, kalp sağlığının iyileştirilmesi ve yaşam kalitesinin artırılmasına önemli ölçüde katkı sağlıyor. Kalp hastalıklarının risk faktörlerini azaltan hareket; sağlıklı yaşam tarzına sadık kaldığımızda, kan basıncı, kolesterol ve kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olur. Yapılan fiziksel egzersizler, kalp kasının gücünü ve dayanıklılığını artırarak kalp fonksiyonlarını geliştirir. Kalp hastalığı zor ve uzun bir süreç olabileceğinden psikolojik dayanıklılık da bir o kadar önem taşıyor. Hekim önerisi ile tedaviye uygun olarak yapılacak egzersizler, psikolojik olarak destek sağlarken stresle başa çıkmayı kolaylaştırıyor. Kardiyak rehabilitasyon, hastaların yaşam kalitesini yükseltmekle beraber, bağımsız ve aktif olmaya yardımcı olurken daha önemlisi hastalığın tekrarlanma riskini azaltıyor” diye konuştu.

PROJE KÜNYESİ:

Proje: Türk Kardiyoloji Derneği

Proje Destekçisi: Boehringer Ingelheim

Proje Mekan Destekçisi: Beşiktaş Belediyesi

Proje Tasarımı: Onaranlar Kulübü

Proje İletişimi: Communication Partner

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sağlık

EÜ Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, ‘A Plus’ statüsünü sürdürdü

EÜ Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, hizmet standartlarının kalitesini artırmaya devam ediyor

Yayınlandı

on

Yazar:

Ege Üniversitesi (EÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sağlıkta Kalite, Akreditasyon ve Çalışan Hakları Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan “Sağlıkta Kalite Değerlendirmesi” sonucunda 85.30 puan alarak “A Plus Diş Hastanesi” konumunu sürdürdü. Günün koşulları doğrultusunda altyapısını ve donanımını sürekli güncelleyerek son teknolojik cihazlarla donatılan EÜ Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, ağız ve diş sağlığı tedavi hizmet standartlarını ve kalitesini artırmaya devam ediyor.

Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Bir toplumun refah seviyesinin belirlenmesinde sağlık hizmetlerinin kalite ve ulaşılabilirliği temel kriterler arasında yer alıyor. Bu ilke doğrultusunda sağlık hizmetlerinde uluslararası kalite standartlarına ulaşmak için örnek uygulamalarımızı sürdürüyoruz. Üniversite olarak en çok hassasiyet gösterdiğimiz konuların başında sağlık hizmeti sunumunda kalite geliyor. Yıllardır bölgemizin ilk diş hekimliği fakültesi olarak eğitim ve sağlık hizmetlerini sürdüren Diş Hekimliği Fakültemiz bünyesinde yapımı tamamlanan ameliyathanemizin hizmete girmesi ile birlikte Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi unvanı da almış oldu. Tam akredite, öğrenci odaklı, sağlık temalı araştırma üniversitemizin Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi,  sunduğu sağlık hizmetleriyle başarısını her geçen gün artırıyor. Sağlık Bakanlığı’nın ilgili birimleri tarafından yapılan sağlıkta kalite değerlendirmesi sonucunda hastanemiz A plus statüsünü sürdürdü. Sunduğu sağlık hizmetlerinin kalitesinin sürdürülebilir olduğunu bir kez daha tescil etti. Bu süreçteki özverili çalışmalarından dolayı Fakültemiz ile Ağız ve Diş Sağlığı Hastanemiz üst yönetimine,   çalışanlarımıza teşekkür ediyorum” diye konuştu.

“Hastanemizi modern teknolojilerle donattık”

Yetkin hekimleri ve donanımlı klinikleri  ile ağız ve diş sağlığında öncü olan Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesinin son dönemde fiziki altyapısını, teknolojik imkânlarını güçlendirdiklerini vurgulayan Rektör Prof. Dr. Budak, “Son dönemde devletimizin destekleri neticesinde önemli çalışmalara imza attık. Yapılan yatırımlarla ağız ve diş sağlığı hastanemizin fiziki ve teknik altyapısını güçlendirdik.  Hastanemizi dünyanın en ileri, en modern teknolojileri ile donattık. Sağlık Bakanlığı standartlarına uygun üst düzey teknolojik altyapının yanı sıra fiziki anlamda da önemli yatırımlar yaptık. Hizmet kalitesini dünya standartlarının üzerine çıkardık. Her türlü ileri diş tedavi uygulamalarının yapıldığı kliniklerimizde ülkemizin dört bir köşesinden hastaya dünyanın en gelişmiş ülkeleri standartlarında hizmet veriyoruz. Ülkemizin pek çok ilinden resmi ve özel statüdeki hastaların güç olan tedavilerinin başvurulduğu son merkez konumundayız. Köklü birikimimiz ile bölgemizde ağız ve diş sağlığı konusunda önemli bir açığı kapatıyoruz. Mevcut yapımıza ilave olarak açılışını yaptığımız Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ile Ameliyathanemiz gerek öğrencilerimize sağladığı uygulamalı eğitim olanağı açısından gerek sağlık hizmetlerinin kapasitesinin artırılması noktasında ciddi katkılar sunuyor. Bu birimlerimizde modern diş hekimliğinin gerektirdiği tüm klinik uygulamalar başarıyla gerçekleştiriliyor. Üniversitemiz Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, yaşlı ve engelli bireylerin ağız ve diş sağlığı tedavilerinde son basamak hastane olarak hizmet veriyor. Ayrıca,  Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sağlık Turizmi Daire Başkanlığı tarafından yayınlanan sağlık turizmi için yetkilendirilen sağlık tesisleri listesinde de yer alıyoruz. Hizmete kalitesini artırdığımız bu süreçte üniversitemizden desteklerini esirgemeyen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyorum. Tüm bu başarılar üniversitemize ve diş hekimliği fakültemiz ailesine aittir. Akademisyeninden idari çalışanına kadar tüm personelimizi tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum” dedi.

“Uluslararası kalite standartlarında hizmetimizi tescilledik”

Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazan Ersin ise EÜ Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesinde hizmet kalitesinin standartlarını daha ileriye çıkarmak için sürekli olarak iyileştirme çalışmalarına devam ettiklerini söyledi. Dekan Nazan Ersin, “Üniversitemiz Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sağlıkta Kalite, Akreditasyon ve Çalışan Hakları Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan ‘Sağlıkta Kalite Standartları Değerlendirmesi’ sonucu 85.30 puan alarak, A Plus Hastane konumumuzu sürdürdük. Bu değerlendirme sonucunda sunduğumuz sağlık hizmetlerinin kalitesinin ulusal ve uluslararası standartlarda olduğunu bir kez daha tescil edildi. Kalite anlayışını içselleştiren mensuplarımızla, hizmet kalitemizin standartlarını daha ileri noktalara taşımak için sürekli olarak iyileştirme çalışmalarına devam edeceğiz. Bizleri sürekli olarak destekleyen, motive eden Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Necdet Budak hocamıza şükranlarımı arz ediyorum” diye konuştu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Sağlık

Yeni yıla sağlıklı başlamak için bu önerilere kulak verin…

Yılbaşı akşamı uzun süren yemek keyfi ve atıştırmalıkların cazibesi karşısında dikkatli olunması gerektiğini belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yılbaşı sofrasını sağlıklı tercihlerle zenginleştirerek yeni yıla dengeli ve sağlıklı bir başlangıç yapılabileceğini söyledi.

Yayınlandı

on

Yazar:

Sağlıklı bir yılbaşı akşamı için 5 öneri sıralayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yılın ilk günü içinse bedeni yenileyecek ve hafifletecek sağlıklı içeceklerden faydalanılabileceğini aktardı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yeni yıla sağlıklı başlamak için hem 2024’ün son akşam yemeği hem de 2025’in ilk günü için beslenme önerilerinde bulundu.

Yılbaşı akşamı atıştırmalıkların cazibesi karşısında dikkatli olunmalı

Yılbaşı akşamının, insanların sevdikleriyle keyifli vakit geçireceği, sohbet edip oyunlar oynayarak eğleneceği özel bir zaman dilimi olduğunu dile getiren Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Bu akşamın amacı sadece yemek yemek değil, paylaşılan anların tadını çıkarmak ve unutulmaz anılar biriktirmek olmalı.”

Öte yandan yılbaşı sofrasını sağlıklı tercihlerle zenginleştirerek yeni yıla dengeli ve sağlıklı bir başlangıç yapılabileceğini de ifade eden Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Ancak yılbaşı akşamı uzun süren bir yemek keyfi ve atıştırmalıkların cazibesi karşısında dikkatli olmak gerekir.” uyarısını yaptı.

Sağlıklı bir yılbaşı akşamı için 5 öneri…

Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit sağlıklı bir yılbaşı akşamı için önerilerini şöyle sıraladı:

“Yavaş Yiyin ve Çiğneyin: Yılbaşı gecesi yemek süresi normalden uzun olacağı için yemeklerinizi yavaş yavaş ve iyice çiğneyerek tüketmeye özen gösterin.

Dengeli Tabaklar Hazırlayın: Tabağınızın yarısını yeşil sebzeler ve zeytinyağlılar, diğer yarısını ise protein ve karbonhidrat içeren besinlerle doldurabilirsiniz. Hindi eti gibi yağsız beyaz etler bu gece için oldukça uygun bir seçenek olacaktır.

Su Tüketimini İhmal Etmeyin: Eğer fazla yemek konusunda endişeleriniz varsa, yemeğe başlamadan önce 1-2 bardak su içmek, hem açlık hissinizi azaltacak hem de sindiriminizi kolaylaştıracaktır.

Tatlı ve Karbonhidratlı Besinlere Dikkat: Bu akşamda çoğunlukla çekerli yiyecekler de  bolca yer almaktadır. Bu tür besinleri küçük porsiyonlar halinde tüketmek ve kontrollü olmak önemlidir.

Atıştırmalık Seçimlerinizi Sağlıklı Tutun: Tatlılar ve atıştırmalıklar yılbaşı akşamının kaçınılmaz bir parçası olabilir. Ancak sağlıklı alternatifler tercih ederek bu atıştırmalıkları daha dengeli hale getirebilirsiniz. Meyveli ve sütlü tatlılar veya kuru meyvelerle hazırlanan meyve topları bu gece için hem tatlı ihtiyacınızı karşılayacak hem de sağlıklı bir tercih olacaktır. Tatlı sonrası tuzlu bir şeyler yemek isterseniz, lor peyniri, zeytinyağı ve baharatlarla hazırlayacağınız peynir topları güzel bir seçenek olabilir. Ayrıca, cips gibi paketli atıştırmalıklar yerine, evde az yağ ile hazırlanan patlamış mısır ya da tuzsuz fındık, ceviz ve badem gibi kuruyemişlerle hazırladığınız tabaklar çok daha sağlıklı alternatiflerdir.”

Yeni yıla sağlıklı bir başlangıç için bu adımları atabilirsiniz…

Yılın ilk gününde ise bedeni yenilemek ve hafiflemek için sağlıklı içeceklerden faydalanılabileceğini aktaran Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Sindirimi rahatlatmak ve vücudunuzu toksinlerden arındırmak adına zencefil çayı iyi bir tercih olabilir. Zencefil çayı için taze zencefil dilimlerini sıcak suya ekleyip birkaç dakika demleyin; ardından içine limon ve bal ekleyerek tatlandırabilirsiniz. Bu çay, hem sindirimi destekler hem de yılın ilk gününde enerjik kalmanıza yardımcı olur.” dedi.

Kahvaltıda protein ve yeşillik ağırlıklı besinler tercih ederek gün boyu enerjik kalınabileceğini de dile getiren Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, sözlerini şöyle tamamladı:

Özellikle yılbaşı gecesi fazla şekerli ve mayalı içecekler tükettiyseniz, karaciğerinizi desteklemek için portakal, mandalina, kivi gibi C vitamininden zengin besinler tercih edebilirsiniz. Gün içinde sebze ağırlıklı öğünler, kefir ve yoğurt gibi fermente ürünler tüketmek detoks sürecinize destek olur. Antioksidan zengini besinler tüketmek, enerji seviyenizi dengede tutmanıza yardımcı olur. Yaban mersini, böğürtlen ve ahududu gibi meyvelerle birlikte yeşil çay, rooibos veya hibiskus çayı gibi bitki çaylarını tüketerek vücudunuza antioksidan desteği sağlayabilirsiniz.

Ayrıca, yılın ilk gününde fiziksel aktiviteye yer vermek, hem bedensel hem de zihinsel olarak tazelenmenizi sağlar. Hafif tempolu bir yürüyüşle günü sonlandırmak, yıl boyunca fiziksel aktiflik konusunda motivasyonunuzu arttıracaktır.

Sağlıklı bir bedende, mutlu ve huzurlu bir yıl geçirmeniz dileğiyle.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Sağlık

Diyabet riskini azaltmanın 8 yolu

Diyabetli hasta sayısı her geçen gün artıyor. Araştırmalar, 2035 yılı itibarıyla dünya genelinde 592 milyon kişinin diyabetle mücadele edeceğini ortaya koyuyor.

Yayınlandı

on

Yazar:

Diyabetli hasta sayısı her geçen gün artıyor. Araştırmalar, 2035 yılı itibarıyla dünya genelinde 592 milyon kişinin diyabetle mücadele edeceğini ortaya koyuyor. Kontrol altına alınamayan diyabetin, kalp ve böbrek gibi hayati organlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiğini paylaşan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen, “Yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç tedavisiyle diyabeti kontrol altına almak mümkün” dedi. Dr. Türemen, diyabet riskini azaltacak 8 öneri paylaştı. 

Tip 1 diyabetin genetik ve bağışıklık sistemi ile ilgili faktörlerden kaynaklanabilirken tip 2 diyabetin ise fazla kiloyla doğrudan ilişkisi olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen, “Televizyon, telefon ve bilgisayar gibi teknolojik aletlere saatler ayırmaya bağlı oluşan hareketsizlik ve sağlıksız beslenme alışkanları hastalığın yaygınlaşma nedenlerinden bazıları. Hastalığın ilerlemeden, halk arasında ‘gizli şeker dönemi’ olarak bilinen pre-diyabet dönemde tespiti çok önemli çünkü tam bu noktada çeşitli önlemler alarak hastalığa engel olunabilir” dedi.

 

Genetik faktör de önemli

Hastalığın oluşumunda genetik faktörlerin de rol oynayabildiğini belirten Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen, “Ailesinde diyabet öyküsü olanların daha dikkatli olması şart. Ek olarak; fazla kilolu, hipertansiyon hastası, kolesterol problemi yaşayan ve kalp hastası kişilerin de yüksek risk grubunda oldukları için sinsi ilerleyen diyabete karşı sağlık taramalarını aksatmamaları çok kritik” açıklamasında bulundu.

 

Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen, diyabet oluşma riskini azaltacak 8 öneriyi paylaştı:

 

Sağlıklı beslenin

Şekerli ve işlenmiş gıdalardan uzak durarak lif, sebze, meyve ve tam tahıllara yönelin. Sağlıklı yağlar ve omega-3 içeren gıdaları beslenme planınızdan eksik etmeyin. Lif içeren sebzeler, tam tahıllar ve kuru yemişler kan şekeri düzenlemesi ve tokluk hissi için yardımcıdır.

 

Fiziksel aktivitenizi artırın

Yürüyüş, yüzme veya bisiklete binme gibi orta düzey bir egzersiz yöntemine haftada en az 150 dakikanızı ayırın. Egzersiz planınıza kas kütlenizi artırmak için direnç egzersizleri de ekleyin.

 

Günlük ideal su tüketimini ihmal etmeyin

Günlük rutin içerisinde bol su tüketerek kan şekeri seviyenizi dengede tutun.

  

İdeal kilonuzu koruyun

Dengeli & düzenli bir diyet programı ve dozunda egzersizlerle fazla kilodan kurtulup ideal kilonuzu sabit tutmaya çalışın.

 

Uyku düzeninize önem verin

Günde en az 7-8 saat kaliteli uyuyarak hormon dengenizi koruyun.

 

Stres yönetimi konusunda kendinizi eğitin

Yoga, meditasyon veya nefes egzersizleri gibi yöntemlerle stresinizi kontrol altında tutmaya çalışın, başarılı olamadığınızı hissettiğiniz noktada profesyonel destek almaktan çekinmeyin.

 

Tütün ürünlerinden uzak durun

Hayatınızdan tütün ve tütün ürünlerini tamamen çıkartın, içilen ortamlardan da uzak durun. Tütün dumanı ile etrafa yayılan zararlı maddeler sadece nefesle değil, cilt üzerinden de emilerek vücudunuza zarar verebilir. Kana karışarak bütün organlarınızı olumsuz etkiler.

 

Sağlık kontrollerinizi aksatmayın

Özellikle ailede diyabet öyküsü varsa, düzenli kan şekeri ölçümleri yaptırın. Sağlığınızın takipçisi olun.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2024 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.