Sağlık
COVID Sonrası Aşı Reddi Arttı
Aşı reddi arttı! COVID sonrasında aşı olmak isteyen kişilerin sayılarında düşüş var. İstanbul Tabip Odası aşı reddi konusunda açıklama yaptı.
Yayınlandı
4 ay önceon
Yazar:
Aren DenizAşı tereddüdü olanların sayısının her geçen gün artması, kızamık, sarılık, boğmaca gibi aşıyla önlenebilecek hastalıkların endişe verici boyutlara ulaşması, tüm bunlara rağmen Sağlık Bakanlığının aşı reddi konusunu “ıslak imza”ya indirgeyerek toplumsal bağışıklamayı hiç dert etmeyip, cezayı aşı tereddüdü yaratanlara değil de aile hekimlerine kesmeye çalışmasıyla ilgili İstanbul Tabip Odası (İTO) Cağaloğlu binasına basın toplantısı düzenledi.
“Sağlık Bakanlığı Sorunu Aile Hekimlerine Yıkıyor”
İTO Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Emrah Kırımlı toplantıda, Sağlık Bakanlığı’nın bugüne kadar dijital olarak yapılan aşı reddi bildirimlerini kağıtla ve ıslak imzayla bildireceği ile ilgili bir karar değişikliğine gittiğini belirterek şunları ekledi: “Bu karar değişikliğinin sebebinin ne olduğunu tam olarak anlayamıyoruz. Türkiye’de aşıyla önlenebilir hastalıklardan dolayı hastanelerde yatan çocukların, hayatını kaybeden yurttaşların olduğunu belirten Dr. Emrah Kırımlı, “Sağlık Bakanlığının aşı tereddüdüne ve toplumsal bağışıklamanın kaybolmasına karşı sessizliğini ifşa etmek, buna karşı toplumu korumak için bir arada olacağız” diyerek sözü Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul Şube’den Hatice Yayla’ya bıraktı.
AŞI KARŞITI HEKİME CEZA
“Aşının önemini anlatmak bakanlığın görevidir”
Sağlık Bakanlığının, mayıs ayının son iki gününde aile sağlığı merkezlerinden aşı reddi ile ilgili istediği ıslak imzanın bir performans tehdidi olduğunu söyleyen Yayla, toplumun sağlığını korumanın, aşı tereddüdü yaşayan ailelerin endişelerini gidermenin, aşının önemini anlatmanın Sağlık Bakanlığının görevi olduğunu hatırlattı.
“Bakanlığı göreve çağırıyoruz”
Toplantıda konuşan Birlik ve Dayanışma Sendikası Marmara Şube Başkanı Dr. Ahmet Mehlepçi de aşının zorunlu olması gerektiğinin ve bu konuda bir kanun çıkarılması gerektiğinin altını çizdi. Bakanlığın görevini yapmadığını, aşı reddinin bu kadar artmasının sorumluluğunu aile hekimlerine yıktığını belirten Dr. Mehlepçi, “Belediyeler dahi HPV aşısında sorumluluk aldılar, bakanlık hala uyumaya devam ediyor. Bakanlığı göreve çağırıyoruz” dedi.
“Bebeklik ve çocukluk aşıları zorunlu olmalı”
TTB Aile Hekimleri Kolu ve İTO Aile Hekimliği Komisyonu üyesi Dr. Recep Yılmaz Koç, 2023 yılında Türkiye’de 5 bine yakın kızamık vakası görüldüğünü hatırlattı. Dr. Koç, “Diyarbakır Tabip Odası’nın verdiği bilgiye göre, Diyarbakır’da boğmaca vakaları görmeye başladık ve bebek ölümleri olmakta” diyerek Sağlık Bakanlığını konuyla ilgili açıklama yapmaya davet etti. Aşılamanın aksamasının bir halk sağlığı sorunu olduğunun altını çizen Dr. Recep Yılmaz Koç, “Aşısız nesiller çoğalınca oluşacak bulaşıcı hastalıklar aşılı çocukları bile etkileyecek duruma gelecektir. TTB olarak bir an önce Hıfzıssıhha Kanunu’nun değiştirilmesi ve Türk Ceza Kanunu’na madde konularak bebek ve çocuklara bazı aşıların zorunlu olarak yapılmasını talep ediyoruz” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.
“Muhalefet aşı konusunu gündem haline getirmeli”
İTO Aile Hekimliği Komisyonu üyesi Dr. Turan Karakaş, politikacıların toplumda aşı konusunda bir tereddüt yarattıklarını ve bunun, altında ekonomik bir neden yatan politik bir tercih olduğunu söyledi. Aşıdansa tedavi etmenin, hastalıktan korumaktansa tedavi etmenin tercih edildiğini belirten Dr. Karakaş, muhalif unsurların bu konuyu daha fazla gündem haline getirmesini talep etti.
Aşılama Sayesinde Çiçek Hastalığı Artık Yok
Toplantıda okunan ortak basın açıklaması şöyle: “Hoş geldin bebek yaşama sırası sende senin yolunu gözlüyor kuşpalazı, boğmaca kara çiçek, sıtma ince hastalık, yürek enfarktı kanser filan. Nazım Hikmet bu dizeleri yazdığında 1961 yılıydı. Ardından geçen on yıllar boyunca on binlerce sağlık emekçisi bebeklerimizi bu hastalıklardan korumak için köy demeden, kasaba demeden sokak sokak ev ev büyük bir gayret ve emekle çocuklarımızın aşılarını tamamladık. Çiçek hastalığı artık yok. Sadece aşılama sayesinde. Bağışıklama programımızla aşılarını tamamladığımız çocuklarımız artık hayata daha güvenle başlıyorlardı. Biz sağlık çalışanlarının emeği ve kamu idaresinin desteği ile bağışıklama programımızı uyguluyorduk. Ancak 2024 yılında bebeklerimizin yine boğmaca nedeniyle öldüğünü öğreniyoruz. Kızamık Türkiye’nin dört bir yanında binlerce çocuğumuzu hasta ediyor, hastanede yatmaları gerekiyor. Onlara yılın emeği son yıllarda heba edildi. Yıllardır defalarca uyardığımız halde Sağlık Bakanlığı toplumun sağlığını korumayı düşünmüyor. Bugün geldiğimiz noktada ülkemizde aşıyla önlenebilir hastalıklardan dolayı bebeklerimiz ölüyor. Aşı tereddütü ve aşı reddi dalga dalga büyüyor. 2024 yılında aşıyla önlenebilir hastalıklar nedeniyle çocuklarımız hayatını kaybediyor. 2 aylık bir bebek henüz boğmaca aşısı olamayacak kadar küçük olduğu için hayatını kaybedebiliyor. Sağlık Bakanlığı ise aynı COVID zamanında yaptığı gibi hastalıkları ve verileri gizliyor. Öksürüğü ve nefes darlığı olan ve hatta hastalığın etkeni laboratuvar verileri gösterilmiş olan çocukların bile tanısını gizliyor”
COVID Aşıları Dönemindeki Bilgi Kirliliği Aşı Reddini Arttırdı
Toplumda aşı tereddüdünü yaratan tam olarak budur. COVID aşıları döneminde iyice ayyuka çıkan bilgi kirliliği ve doğru bilginin toplumdan gizlenmesi nedeniyle yurttaşlarımızın aşıya karşı tereddüdü oluşuyor. Sağlığı ticarileştiren, tedavi edici yaklaşımı her ne pahasına olursa olsun körükleyen yaklaşım nedeniyle yurttaşlarımız sağlığından oluyor. Oysa Sağlık Bakanlığının görevi toplumun sağlığını korumak, topluma doğru ve güvenilir bilgiyi ulaştırmaktır. Biz ne yazık ki Sağlık Bakanlığının gündemi değiştirmek ve toplumu bilgisiz bırakmak için açıklamalarımız üzerine kafa karıştırıcı konuşmalar yapacağını biliyoruz. Aşı tereddüdünü yaratan budur. Yurttaşlarımız kime ve neye inanacağını bilemiyor. Bu kafa karışıklığı içinde çocuklarını korumak isterken onları aşı ile önenebilir hastalıklara karşı korunmasız bırakıyorlar.
Kim Nerede Ne Zaman Grip Aşısı Olacağını Bilmiyor
Toplumsal bağışıklığımızı kaybettiğimiz bu günlerde de en çok korumak istediğimiz ve bunun için en çok uğraştığımız çocuklarımız, bebeklerimiz, annelerimiz, yaşlılarımız ve ağır hastalığı olanlarımız aşı ile önlenebilir hastalıklar nedeniyle hastaneye yatıyor hayatını kaybediyor. Sağlık Bakanlığının politikalarının istediği de bu, daha çok hastalanmamız, daha çok hastaneye yatmamız, daha çok yoğun bakım yatağının dolu olması. Grip hastalığı ve grip aşıları bakanlığın bu politikalarının en açık yansıması. Karmakarışık bir grip aşısı programı ile kim nerede ne zaman grip aşısı olacağını bilemiyor, aşı reddi propagandasından nemalanan bir takım bilim dışı ve toplum sağlığı karşıtlarının söylemlerine alabildiğine izin veriliyor, az sayıda grip aşısı satın alınıyor ve toplum grip aşısı olamıyor. Sağlık Bakanlığı aşılamaya ayırmadığı kaynağın kat be kat fazlasını ise grip hastalığının tedavisinde kullanılan ilacı ithal etmek için harcıyor. Grip nedeniyle milyonlarca kişi hastaneye, acillere başvuruyor, Sağlık Bakanı ne çok insanımız hastaneye gitti diye övünüyor ve en sonunda yoğun bakım ihtiyacı olan onbinlerce vatandaşımız olunca da yoğun bakım yatağı sayımızla övünüyor. Oysa tüm bu başvurular ve yatışlar aşı ile büyük oranda önlenebilirdi. Ölümler gerçekleştiğinde ise bu bilgileri gizliyor.
Benzer Durum HPV Aşısı ve Rahim Ağzı Kanseri İçin de Geçerli
“2024 yılında Türkiye’de boğmaca nedeniyle bebekler öldü, bir çocuk hekimi olan Sağlık Bakanı bu konuda tek kelime konuşmuyor. 2 yıldır kızamık salgını ile boğuşuyoruz bir çocuk hekimi olan Fahrettin Koca bunu önlemek için yapması gereken tek şeyi yapmıyor, toplumun aşı tereddütünü gidermiyor. Bugün geldiğimiz noktada aşı tereddütü halk sağlığını tehdit etmektedir. Bunun sonucunda, takip ettiğimiz hastalarımızı, bebeklerimizi, çocuklarımızı, gebelerimizi kaybediyoruz. Randevu krizine karşı dijital onay, MHRS, akıllı telefon kullanımını, teletıbbı yani teknolojiyi sürekli öven ve öneren Sağlık Bakanının aşı reddine çözümü artık retleri bilgisayardan değil elle ve kağıtla göndermemiz. Sadece İstanbul’da, sadece bu ay onbinlerce ıslak imzalı aşı ret formu ilçe sağlık müdürlüklerine gönderildi. Türkiye genelindeki sayıyı bu hafta için aile hekimi arkadaşlarımızdan öğrenip toplumu bilgilendireceğiz”
Sağlık Bakanlığı Kendi Yarattığı Sorunu Aile Hekimlerinin Üzerine Yıkmıştır
“Sağlık Bakanı kendi yarattığı sorunu biz aile hekimliği çalışanları üzerine yıkmıştır. Bir haftadır Tüm Türkiye’de zaten az sayıda olan aile hekimliği çalışanları, ebe, hekim ve hemşireleri gereksiz bir bürokrasi altında ezilmektedir. Benzer şekilde ilçe sağlık müdürlüklerinde çalışan emekçiler bu formları tek tek okumakta, imzalamakta, kayıt etmekte ve bir üst kuruma bildirmektedir. Bir Kafka romanındaki bürokrasi aşırılıklarının trajik karakterlerine döndürülmüş durumdayız. Kağıtlar bir yerlerden bir yerlere uçuşuyor. Ancak işin öznesi olan çocuklarımızın eksik aşıları ne olacak, aşı olmadığı için hastalanan, hastaneye yatan ve hayatını kaybeden bebeklerimiz ne olacak? Sağlık Bakanı bunu konuşmamızı istemiyor. Asıl sorunumuz budur”
Aşı Bizim İşimiz
“Biz aile hekimliği çalışanları yıllardır aşı candır hayat kurtarır diyoruz. Hekimlik yeminimizde Yaşama ve yaşatmaya and içtiğimizi anımsatıyor, Yurttaşlarımızdan bize güvenmeye devam etmelerini talep ediyoruz. Sizlerin en değerlisi olan çocuklarınızın sağlığını korumanın bizim de en önemli önceliğimiz olduğunu hatırlatmak istiyoruz. 2024 yılında hiçbir çocuğumuz kızamıktan, boğmacadan ölmesin istiyoruz. Biliyoruz para verip televizyonlara çıkan, sosyal medyada paralı kampanyalar yapan isimlerinin önünde akademik ünvanlar koyan kimi isimler zihninizi karıştırıyor. Sizlerin kapı komşunuz mesafesindeki hekimler onlar değil, onlar kendilerinin de çocuklarının da aşılarını eksik bırakmıyorlar. Sizleri ise kaygılandırıp bundan kazanç elde ediyorlar. Güvenmeniz gereken hemen yanı başınızdaki ebe, hekim ve hemşirenizdir. Uğradığımız tüm baskı ve yıldırmalarına karşı sizin sağlığınızı korumak için çalışan bizlere güvenin. Sağlık Bakanlığı sizin sağlığınızla değil hastalığınızla ilgileniyor. Bizi de sizin sağlığınızı korumaktan vazgeçirmek için bürokrasiye ve cezaya boğmaya çalışıyor. Ancak biz aile hekimliği çalışanları buna izin vermeyeceğiz. Aşı bizim işimiz demeye devam edeceğiz, toplumun ve çocuklarımızın sağlığını korumak için mücadele etmemiz gerekiyorsa bu mücadeleye sonuna kadar devam edeceğiz”
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’ya Sesleniyoruz
“Buradan Sağlık Bakanlığına sesleniyoruz. Aile Sağlığı Merkezlerinde bizi aşı ret formları ve ceza tehdidi ile baskı altına almaya çalıştığınızı, ticarileştirdiğiniz sağlık politikalarınızı sürdürmek için bizi hastalarımızla karşı karşıya getirmeye çalıştığınızı biliyoruz ancak sağlığını koruduğumuz her hastamız, her bebeğimiz bizim işimizin ve bu işi yapmamızın ana gerekçesidir. Baskılarınız bizi yıldırmayacak. Toplumu bilgilendirmeye ve korumaya devam edeceğiz. İşimizi şimdiye kadar olduğu gibi hakkıyla yapmaya devam edeceğiz. Kendisi de bir çocuk hekimi olan Sağlık Bakanına sesleniyoruz. Aşı ile önlenebilir hastalıkların neler olduğunu ve sonuçlarını en iyi o bilir. Hekimlik andını hatırlamasını ve işini yapmasını istiyoruz. Aile Sağlığı Merkezlerine aşıların eksiksiz temin edilmesini istiyoruz. Burada çalışan bizlerin güvenli çalışma ortamını sağlamasını, daha çok hasta bakmaya teşvik değil, koruyucu sağlığın ve sağlığı koruyan biz sağlık emekçilerinin desteklenmesini istiyoruz. Aşı kararsızlığını önlemeye yönelik gerekenleri yapılmasını istiyoruz. Aşı ret formlarına boğulmak değil, aşı tereddüdü olan hastalarımızın doğru bilgilendirilmesini istiyoruz. Parayla basına konuşup yıllardır halkımızı kandıranların yarattığı bilgi kirliliğinin temizlenmesini istiyoruz”
Savunma Vermesi Gereken Sağlık Bakanıdır
Sağlık Bakanından yıllar önce kendi hükümetinin Meclise getirdiği aşı kanununu artık yasalaştırmasını bekliyoruz. 2024 yılında bebekler boğmaca nedeniyle ölüyorsa, kızamık nedeniyle yoğun bakımda kalıyorsa, sarılık nedeniyle hastaneye yatıyorsa bunun sorumlusu Sağlık Bakanıdır. Ülkemizde aşı reddi/aşı tereddüdü giderek artıyorsa bunun sorumlusu sağlık bakanıdır. Bunu açıklamak için yazılar yazması gereken, savunma vermesi gereken de Sağlık Bakanıdır. Buradan tüm basın emekçilerine, tüm siyasi partilere, tüm meslek örgütlerine, tüm uzmanlık derneklerine, tüm hak savunucularına sesleniyoruz. 2024 yılında Türkiye’de bebekler boğmaca nedeniyle hayatını kaybetti. Sizi aşı candır hayat kurtarır demeye davet ediyoruz. Aşı teredüdü yaratanların sözlerine karşı çocuklarımızın hayatı, toplumun sağlığı için öne çıkmaya, doğru bilgi ile topluma güven vermeye davet ediyoruz.”
Kaynak: Gossip Türkiye ve Bilim, Sağlık Haber Ajansı
İlginizi Çekebilir
-
Ödül maması obeziteye neden olabilir! Kedi ve köpekler yılda en az bir kez sağlık kontrolünden geçirilmeli!
-
Aşıyla zonadan korunun
-
Türk Toraks: “mRNA Aşılarının Faydaları Yan Etkilerinden Fazla!”
-
Kızamık Aşısı Nasıl Yapılmalı?
-
59. Türk Pediatri Kongresi’nde Çocuk Sağlığının Toplum İçin Önemine Dikkat Çekildi
Sağlık
Karaciğer yağlanması hepatit için risk oluşturuyor!
Karaciğerin iltihaplanması olarak tanımlanan hepatitin pek çok nedeni olduğunu belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Bozkurt, hepatitin önlenmesine ilişkin tavsiyelerde bulundu.
Yayınlandı
3 ay önceon
27/07/2024Yazar:
Aren DenizKaraciğerin iltihaplanması olarak tanımlanan hepatitin pek çok nedeni olduğunu belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Bozkurt, hepatitin önlenmesine ilişkin tavsiyelerde bulundu.
Bütün ilaçların karaciğere olumsuz etkileri olabileceğini belirten Bozkurt, özellikle toksik ilaçların kontrolsüz tüketilmemesi gerektiğini vurguladı. Hepatitin önlenmesinde güvenilir su ve sağlıklı gıda tüketilmesinin önemli olduğuna işaret eden Bozkurt, kilo fazlalığı olanların yüzde 80’inde karaciğerin yağlı olduğunu belirterek bu kişilerin beşte birinde de karaciğer iltihaplanması olduğunu söyledi.
Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Hepatit Birliği tarafından belirlenen 28 Temmuz Dünya Hepatit Günü’nde hepatit hastalıklarına dikkat çekilmesi amaçlanıyor.
İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Bozkurt, Dünya Hepatit Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada hepatit hastalığının nedenleri ve alınacak önlemlere ilişkin değerlendirmede bulundu.
Hepatit: Karaciğerin iltihaplanmasıdır
Hepatitin karaciğerin iltihaplanması olduğunu belirten Prof. Dr. Fatma Bozkurt, “İltihap denildiğinde her zaman mikroplar akla gelir ama iltihapların bir kısmı mikroplar olmadan da meydana gelmektedir. Bunun en iyi örneği ilaçların karaciğere dokunmasıyla gelişen iltihaplanmadır” dedi.
Hepatitin pek çok nedeni var
Hepatitin pek çok nedeni olabileceğini belirten Prof. Dr. Fatma Bozkurt, bunlardan ilkinin viral hepatitler olduğunu kaydederek diğer nedenleri şöyle sıraladı:
İlaçlar: Bütün ilaçların karaciğere dokunabileceğinin bilinmesi gerekir.
Otoimmün hepatitler: İnsanın bağışıklık sisteminde sapma sonucu vücudun kendi dokularını yabancı gibi kabul edip savaşmasından meydana gelen bir klinik tablodur.
Doğuştan gelen bazı karaciğer hastalıkları: Karaciğerden bakırın atılamaması (Wilson hastalığı), demirin bağırsaktan çok fazla emilmesi (Hemokromatozis hastalığı) gibi.
Alkol: Alkol çok az kullanımda bile karaciğere zarar verebilir.
Karaciğerin iltihaplı yağlanması: Kilo fazlalığı olanların yüzde 80’inde karaciğer yağlıdır. Bu kişilerin beşte birinde de karaciğer iltihaplanması vardır.
Hepatit virüsünün beş ana türü bulunuyor
Hepatit pek çok sebebe bağlı olarak oluşsa da en yaygın nedenler arasında viral enfeksiyonların yer aldığını kaydeden Prof. Dr. Fatma Bozkurt, “Hepatit virüsünün beş ana türü bulunmaktadır: A, B, C, D ve E virüsleridir. Bunlar dışında hepatite neden olan diğer virüsler ise Adenovirüs, Sitomegalovirüs, Epstein-Barr Virüsü ve Herpes Simpleks Virüstür. Dünya nüfusunun büyük çoğunluğunun karşılaştığı bu heterojen hepatit virüs grubu morfolojileri, vücuda giriş yolları ve patogenezleri açısından farklılıklara sahiptir. Ancak hangi yolla vücuda girerse girsinler, kan yoluyla hedef organ karaciğere ulaşarak iltihaplanma yapabilmektedirler” diye konuştu.
Hepatit aşısı olmamak risklerden biri…
Hepatite yol açan risk faktörlerinin çevresel, davranışsal veya sağlık sorunları olarak özetlenebileceğini belirten Prof. Dr. Fatma Bozkurt, “Özellikle aşısı olan Hepatit A ve B virüse karşı aşı olmamak önemli bir risk faktörüdür. Bir hepatit virüsü olan Hepatit B ile enfekte bir anneden doğan bebeğe hepatit B immünglobulin ve aşı yapmamak, özellikle fekal-oral bulaşan hepatit A ve E’yi önlemede güvenli olmayan su ürünleri ve sağlıklı gıda tüketmemek diğer önemli risk faktörleri arasında yer almaktadır” dedi.
Toksik ilaçların kontrolsüz tüketimine dikkat!
Çok miktarda uzun süre alkol tüketmek ve toksik ilaçların kontrolsüz tüketilmesinin risk faktörlerinden olduğunu kaydeden Bozkurt, “Özellikle kan ve vücut salgıları ile bulaşan Hepatit B ve C’yi önlemede kullanılmış kontamine iğnelerin veya hepatit virüsleri ile enfekte olmuş kanla kontamine olabilecek diğer nesnelerin sağlık hizmeti alırken kullanılması, kullanılan iğneleri paylaşmak veya hepatit virüsleri ile kontamine olabilecek diğer nesneleri ortak kullanmak da risk faktörleri arasında gelmektedir” diye konuştu.
Bazı mesleklerde risk oluşabilir
Prof. Dr. Fatma Bozkurt, diğer risk faktörlerini de şöyle sıraladı: “Güvenli olmayan cinsel ilişkiye girerken prezervatif kullanmamak, travmatize seks yapmak veya birden fazla cinsel partnere sahip olmak. Tedbirsiz bir şekilde toksik kimyasallar etrafında çalışmak. Bu tür kimyasallara rutin olarak maruz kalan mesleklere örnek olarak kuru temizlemeciler, boyacılar, sağlık hizmeti sağlayıcıları veya çiftlik çalışanları verilebilir. Bir veya daha fazla hepatit virüsü ile akut veya kronik enfeksiyona sahip olmak. Otoimmün bir bozukluğa sahip olmak.”
Kişisel malzemeleri ortak kullananlar risk altında!
Hepatit için özellikle bazı risk grupları olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Fatma Bozkurt, bu risk gruplarını güvenilir su ve sağlıklı gıda tüketmeyenler, kullanılmış enjektör paylaşımı yapanlar, tıraş bıçağı, diş fırçası gibi kişisel malzemeleri ortak kullananlar, sterilize edilmemiş araçlarla dövme ya da vücut takılarının uygulanmasına maruz kalanlar, güvenli olmayan cinsel ilişkide bulunanlar, korumaya alınmayan kan ve kan ürünlerinin transfüzyonuna maruz kalanlar, sterilize edilmemiş araçlarla tıbbi ya da diş müdahalelerine maruz kalanlar ve hepatit virüsleri ile enfekte anneden doğan bebekler şeklinde sıraladı.
Kişisel hijyen kuralları ve aşılama önlemede etkili oluyor
Hepatiti önlemede alınması gereken tedbirlerin yanı sıra takip ve tedavide yapılacak konusunda bilgi veren Prof. Dr. Fatma Bozkurt, “Kişisel hijyen kurallarına uyma, temiz ve güvenli içme suyu kullanımı, uygun kanalizasyon sistemlerinin oluşturulması, alt yapı yetersizliklerinin giderilmesi, aşı uygulamaları ve pasif immünizasyon çeşitli komplikasyonları önlemede faydalı olmaktadır” dedi.
Hepatit B aşı ile önlenebilir
Kronik viral hepatit ajanı olan Hepatit B virüsüne karşı, bağışıklığı olmayan herkesin aşılanmasının Hepatit B’nin önlenmesinin temel aşaması olduğunu belirten Prof. Dr. Fatma Bozkurt, “Yine kronik viral hepatitin bir diğer ajanı olan Hepatit C’ye karşı etkili bir aşı yoktur. Bu nedenle HCV enfeksiyonu önlenebilmesi için riskli grupların virüse maruz kalma riski azaltılmalı. Sağlık hizmeti enjeksiyonlarının güvenli ve uygun kullanımı sağlanmalı, sağlık personelleri hijyen ve koruyucu ekipman kullanımı gibi konularda eğitilmelidir. Bağışlanan kan ve kan ürünlerine HBV ve HCV için serolojik testler yapılmalıdır. Doğru ve tutarlı prezervatif kullanımına teşvik edilmelidir. Vücuda yapılacak her türlü kanamalı işlemlerde kullanılan malzemelerin sterilitesine dikkat edilmeli. Bireysel kişisel malzemeler veya kullanılmış enjektör gibi nesnelerin ortak kullanılmaması önerilmelidir” dedi.
Takipte olmak önemli
Sıklıkla kronik viral hepatite neden olan iki viral ajanın HBV ve HCV olduğunu belirten Prof. Dr. Fatma Bozkurt, “Bunlar günümüzde çok etkili antiviral tedavilerle tedavi edilmektedirler. Hastalık ataklar halinde seyretmesi nedeniyle enfekte kişilerin enfeksiyon hastalıkları veya Gastroenteroloji uzmanlarının takibinde olması, bakım ve tedavi seçenekleri konusunda eğitim ve danışmanlık almaları karaciğer sirozu ve karaciğer kanseri gelişimini önemli ölçüde azaltacaktır” diye konuştu.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Sağlık
İstanbul Büyükşehir Belediyesi İBB, alkol ve madde bağımlılığın yanı sıra ekran bağımlılığıyla da mücadele ediyor
İstanbul genelinde 5 merkezde yürütülen çalışmalar kapsamında, çocuklar ve yetişkinler için ücretsiz bireysel psikoterapi imkanı sağlanıyor.
Yayınlandı
3 ay önceon
27/07/2024Yazar:
Aren Denizİstanbul genelinde 5 merkezde yürütülen çalışmalar kapsamında, çocuklar ve yetişkinler için ücretsiz bireysel psikoterapi imkanı sağlanıyor. İBB Bağımlılıkla Mücadele Birimlerine, Alo 153 Çözüm Merkezi üzerinden ulaşabilmek mümkün.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), sosyal belediyecilik yaklaşımıyla hayata geçirdiği ‘Bağımlılıkla Mücadele’ hizmetlerine devam ediyor. Sosyal Uyum Destek Merkezleri (SUDEM) üzerinden yürütülen hizmet kapsamında; alkol, madde kullanım bozukluğu ve ekran (dijital) bağımlılığına yönelik rehabilitasyon gerçekleştiriliyor.
Son yıllarda dijital teknolojilerin hızlı gelişmesi ve teknolojik cihazlara kolay ulaşılabilirlik, başta çocuklar olmak üzere ekran bağımlılığı konusunu gündeme getirdi. İBB SUDEM’lerde koruyucu, önleyici ve rehabilite edici hizmetler bir arada sunuluyor. Bağımlı bireyler ve yakınlarına sosyal destek ve rehabilitasyon sağlanırken; toplumun genelinin bilinçlendirilmesi ve bağımlılıktan korunması amaçlanıyor.
BİREYSEL İHTİYAÇLARA GÖRE PSİKOTERAPİ
SUDEM’lerde, uzman klinik psikologlarca bağımlı tanısı konulan kişinin ihtiyaçlarına göre bireysel psikoterapi hizmeti veriliyor. Yine bireyin ihtiyacına göre kişi, ergoterapi (İş ve Uğraşı Terapisi) ve spor ile rehabilitasyon çalışmalarına yönlendiriliyor. Bağımlılığın bir “aile hastalığı” olması düşüncesinden hareketle, bireysel çalışmalara ek olarak yakınları da rehabilitasyon sürecine dahil edilebiliyor.
ÇOCUKLARDA ÖNLEYİCİ ÇALIŞMALAR
Çocukluklarda dikkat eksikliği, uyku bozukluğu, sosyal izolasyon ve akademik başarıda düşüş gibi olumsuz etkiler yaratabilen ekran bağımlılığı konusunda önleyici çalışmalar da yürütülüyor. Çocukların sağlıklı dijital alışkanlıklar geliştirmelerine yardımcı olmak için bireysel psikoterapi ve ergoterapinin yanı sıra ailelerle ve çocuklarla iş birliği içinde çalışılıyor. Ailelere yönelik psiko-eğitimler ve grup çalışmaları gibi atölye etkinlikleri düzenlenerek, ailelerin çocuklarının ekran sürelerini yönetmelerine destek sağlanıyor.
5 MERKEZDE ÜCRETSİZ HİZMET
İBB tarafından ilk olarak 2022 yılında açılmaya başlayan SUDEM’ler hâlihazırda Ataşehir, Bağcılar, Esenyurt, Sultangazi ve Sultanbeyli olmak üzere 5 merkezde hizmet veriyor. Tüm İstanbulluların ücretsiz şekilde faydalanabileceği SUDEM’lere İBB Alo 153 Çözüm Merkezi üzerinden ulaşabilmek mümkün.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Sağlık
Uzmanı uyardı! Türkiye’de her yıl 200 bin kişi bulaşıcı sarılığa yakalanıyor!
Türkiye nüfusunun yüzde 5 ila 7’si farkında olmaksızın Hepatit B virüsünü taşıyor!
Yayınlandı
3 ay önceon
27/07/2024Yazar:
Aren DenizTürkiye’de, üniversite çağına gelmiş gençlerin yüzde 90’ının, farkında olmasalar bile A virüsü hepatitini çocukluk çağında geçirdiklerini dile getiren uzmanlar, nüfusun yüzde 5 ila 7’sinin yani 4 milyona yakın insanın da B virüsünü taşıdığını vurguluyor.
Hepatit B taşıyıcılarının bir kısmında virüs ömür boyu hasar vermeden kalabilirken, Hepatit B geçirenlerin yüzde 1 ila 2’sinde zamanla kronik aktif karaciğer hastalığı, siroz ve karaciğer kanseri gelişebildiğini anlatan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Türkiye’de her yıl 200 bin kişinin bulaşıcı sarılığa yakalandığı hesaplanmıştır. Bu olguların yarısına yakın bölümü B virüsü ile oluşmaktadır.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Dilek Leyla Mamçu, Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Hepatit Birliği tarafından belirlenen “28 Temmuz Dünya Hepatit Günü” dolayısıyla yaptığı açıklamada, Hepatit hastalığı hakkında bilinmesi gereken önemli noktaları anlattı.
Sarılığın farklı nedenleri olabiliyor
Sarılığın, karaciğer tarafından atılan bilirubin maddesinin vücutta birikmesi sonucunda deri ve göz aklarının sararması olduğunu dile getiren Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Sarılığın farklı nedenleri olabilir ve bunlar arasında bazı kan hastalıkları, karaciğeri etkileyen mikroorganizmalar veya doğumsal enzim eksiklikleri yer alabilir. Bilirubin maddesinin vücuttan atılması esnasında karaciğer tarafından suda eriyebilen bir şekle dönüştürülmesi gerekir. Bu dönüşümden önce (bazı kan hastalıklarında olduğu gibi), bu dönüşüm sırasında (karaciğeri etkileyen mikroorganizmalar, ilaçlar veya doğumsal enzim eksikliklerinde olduğu gibi) veya bilirubinin bağırsağa akması sırasında (safra yollarını tıkayan taş, tümör olaylarda olduğu gibi) sarılık ortaya çıkabilir.” dedi.
Sarılık bulaşıcı mı?
Sarılıkların bazı mikroorganizmalarla oluşanlarının bulaşıcı olduğunu kaydeden Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Bulaşıcı sarılık veya tıp dilinde viral hepatit adı verilen bulaşıcı sarılıklar, A, B, C, D, E ve G virüsleri ile meydana gelir. Bu hastalık karaciğerin yaygın iltihabi hastalığı olarak tanımlanır. Sarılıkların, sadece bazı mikroorganizmalarla oluşanları bulaşıcıdır. Diğer sarılıklarda kesinlikle bulaştırıcılık yoktur.” diye konuştu.
Hepatit hastalığının belirtileri nelerdir?
Hepatit virüslerinin; bulaşı takiben belirli bir kuluçka dönemi (A virüsü için 15-45 gün,
B ve C virüsü için 30-180 gün) sonrasında hastalık yaptığını anlatan Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Hastaların yarısından fazlasında hastalık sırasında sarılığın ortaya çıkmaması veya silik kalması mümkündür. Bu nedenle pek çok kişi sarılık hastalığı geçirdiğini fark edemez, ancak o sırada tesadüfen bir kan tetkiki yapılırsa anlaşılabilir.” dedi.
B, C ve D virüsleri ile oluşan bulaşıcı sarılıklar kronikleşebiliyor!
Çocuklarda belirtilerin daha hafif ve kısa süreli olduğunu, özellikle küçük yaş gurubundaki çocuklarda hastalığın teşhis edilmeden geçip gidebildiğini de söyleyen Dr. Dilek Leyla Mamçu, şöyle devam etti:
“Hastaların bir kısmında ise; kuluçka süresini takiben, halsizlik, iştahsızlık, mide bulantısı, karnın sağ üst kadranında ağrı, derinin ve gözakının sararması ve idrarın koyulaşması ile başlar. Kısa süren ateş olabilir. Bulaşıcı sarılık genellikle 4-6 haftalık bir hastalıktır, A ve E virüsü ile olanlar sonunda şifa ile biterler ve kronikleşme göstermezler. B, C ve D virüsleri ile oluşan bulaşıcı sarılıklar kronikleşebilir. Bu oran, B virüsü için yüzde 5 -10, C virüsü için yüzde 80 kadardır. D virüsü hepatitinde de kronikleşme oranı yüksektir. Bunun sonucu olarak, Türkiye’de nüfusun yüzde 5-7 kadarı yani 4 milyona yakın insan B virüsünü, farkında olmaksızın taşımaktadır.”
Hastalık nasıl bulaşıyor?
A ve E virüslerinin dışkı ile atıldığını, A virüsü ile oluşan bulaşıcı sarılıkta hastanın dışkısının, sarılığın ortaya çıkışından 2 hafta öncesi ile 1 hafta sonrası çok bulaşıcı olduğunu dile getiren Dr. Dilek Leyla Mamçu, şunları kaydetti:
“Bu virüsler ile oluşan hepatitler esas itibariyle, virüs taşıyan dışkı ile kirlenmiş su ve besin maddelerinin (sebze ve meyveler) ağızdan alınması sureti ile bulaşırlar. Virüsle kirlenmiş yüzeylere temas etmiş ellerin ağıza değdirilmesi de kişisel bulaşmada ve virüsün yayılmasında çok önemlidir. B ve C virüsleri ise genellikle kan yoluyla (kan ve kan ürünlerinin alınması, mikroplu enjektör ve iğnelerin kullanılması, ortak jilet veya diş fırçası kullanımı, akupunktur, diş tedavisi gibi) ve cinsel ilişki suretiyle bulaşırlar. Hastalığın, bu virüsleri taşıyan anneden bebeğe geçişi de mümkündür. Ancak, B virüsü hepatitine yakalanmış hastaların üçte birinde geçiş yolu belirlenememektedir.”
Bulaşıcı sarılık yaygın mı?
Bulaşıcı sarılığın yaygınlığına ilişkin de bilgi veren Dr. Dilek Leyla Mamçu, “A ve B virüsleri ile oluşan bulaşıcı sarılıklar ülkemizde çok yaygındır. Türkiye ‘de, üniversite çağına gelmiş gençlerin yüzde 90’ı, A virüsü hepatitini, farkında olmaksızın çocukluk çağında geçirmiş bulunurlar. A virüsü hepatitinin çoğunlukla çocukluk çağında geçirilmesine karşılık, B virüsü hepatitine yakalanma şansı genç yetişkin ve orta yaş gurubunda en yüksektir. Türkiye’de her yıl 200 bin kişinin bulaşıcı sarılığa yakalandığı hesaplanmıştır. Bu olguların yarısına yakın bölümü B virüsü ile oluşmaktadır.” dedi.
B virüsü ile oluşan bulaşıcı sarılık neden daha tehlikeli?
B virüsünün yaptığı hepatitin hem çok sık ve yaygın olduğunu, hem de hastaların yüzde 5-10 kadarında, hastalığın alevli dönemi geçtikten sonra tam şifa olmaksızın hastalığın sinsi ve kronik biçimde devam ettiğini anlatan Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Hepatit B taşıyıcısı olarak tanımladığımız bu kişilerin bir kısmında hayat boyu, virüs karaciğerde herhangi bir hasar yapmadan kalırken, tüm Hepatit B geçirenlerin yüzde 1-2 ‘sinde zaman içerisinde denge, kişi aleyhine bozularak kronik aktif karaciğer hastalığı, bu hastaların da bir kısmında zamanla siroz ve karaciğer kanseri gelişebilmektedir.” şeklinde önemli bilgiler verdi.
C virüsü ile oluşan bulaşıcı sarılık tehlikeli değil mi?
C virüsü ile oluşan hepatitlerin büyük çoğunluğunun kronikleşerek siroza ve karaciğer kanserine gidiş göstermekle beraber, toplumumuzdaki yaygınlığının çok düşük olduğunu ve bu nedenle C virüsü hepatiti bireysel açıdan tehlikeli bir hastalık olmakla beraber toplumsal açıdan fazla tehlike yaratmadığını kaydeden Dr. Dilek Leyla Mamçu, şu bilgileri de verdi:
“Türkiye’de nüfusun yüzde 0.3 – 1.8’i Hepatit C virüsünü taşımaktadır. C virüsü hepatiti özellikle hemodiyaliz hastaları ve sık sık kan nakli yapılan hastalar için ciddi bir tehlike oluşturabilir. Bulaşıcı sarılık, eğer E virüsü ile oluşmuşsa gebelerde tehlikelidir. Diğer virüslerle oluşan bulaşıcı sarılıkların gebelerde, gebe olmayanlara göre daha ciddi seyrettiği gösterilmemiştir. B ve C virüsü taşıyıcılarının mutlaka hasta olmaları gerekmez. Bu taşıyıcıların büyük çoğunluğu belirti vermez, fakat virüsü çevrelerine yayabilirler. Bazılarında, virüs karaciğeri sessizce hasara uğratır ve siroza giden yolu açar. B ve C virüsü taşıyıp taşımadığını bilmenin tek yolu kan testi yaptırmaktır. Hepatit B ve C test sonuçlarına göre doktorunuz size gerekli açıklamayı yapacaktır.”
Taşıyıcılar kan vermemeli
Hepatit virüsü taşıyıcısının, hasta olmasa bile, kanı ve diğer vücut sıvılarının hastalığı başkalarına bulaştırabileceğini bilmesi gerektiğini söyleyen Dr. Dilek Leyla Mamçu, bu kişilerin kan vermemesi ve korunmasız olarak bağışık olmayan veya aşılanmamış kişilerle cinsel ilişkiye girmemesi gerektiğini vurguladı.
Dr. Dilek Leyla Mamçu, sağlık personeli, virüsü taşıyan kişilerin aile fertleri, kan transfüzyonu yapılan kişiler, damar yolundan ilaç bağımlıları, diş tedavisi görenler, hemodiyaliz hastaları ve hayat kadınlarının hastalık açısından risk altında olduğunu dile getirdi.
Hepatit B taşıyıcılığı ve Aşı
Hepatit B taşıyıcısı olan kişilerin, düzenli doktor kontrolünde ve başkalarına bulaştırma riskine karşı dikkatli olması gerektiğini kaydeden Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Hepatit B’ye karşı etkin bir aşı bulunmakta olup, aşılanma yüksek oranda (yüzde 95) bağışıklık sağlar ve hayat boyu devam eder. Hepatit C ve E virüslerine karşı henüz aşı yoktur.” dedi.
Gebelik ve Hepatit
Bulaşıcı sarılık, özellikle E virüsü ile oluşmuşsa gebelerde tehlikeli olduğuna işaret eden Dr. Dilek Leyla Mamçu, “B virüsü taşıyıcı anneden doğan bebekler, doğumda immunglobulin ve aşı ile korunmalıdır.” diye konuştu.
Hemodiyaliz hastaları için önlemler
Hemodiyaliz hastalarının taşıyıcı olup olmadıkları test edilmesi gerektiğini de ifade eden Dr. Dilek Leyla Mamçu, “Virüs taşıyan hastaların hemodiyaliz cihazları ayrılmalı ve önceden Hepatit B geçirmemiş olanlar aşılanmalıdır.” şeklinde sözlerini tamamladı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı