Connect with us

Sağlık

Meme Kanseri Nedir? Kadınlar Kaç Yaşından İtibaren Tetkik Yaptırmalıdır?

Metropol TV’de yayımlanan Metropol Sağlık Programı’na konuk olan Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ergün Erdem meme kanseri teşhisi ve tedavisi konusunda açıklamalarda bulundu.

Yayınlandı

on

Metropol TV’de yayımlanan Metropol Sağlık Programı’na konuk olan Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ergün Erdem meme kanseri teşhisi ve tedavisi konusunda açıklamalarda bulundu.

Meme kanserleri konusunda uzmanlaşan Prof. Dr. Erdem, Prof. Dr. Bülent Topuz’un sorularını yanıtladı. Meme kanseri görülme riskinin yaş aralığı hakkında konuşan Erdem, “meme kanserini derslerde öğrencilere 60 yaş üzeri hastalığı olarak anlatırız ancak pratikte baktığımız zaman 20’li yaşlarda da meme kanserine yakalanan hastalarımız var. Literatürde 8-10 yaşında birkaç vakadan bahsedilse de pratikte bunu görmedik. Meme kanserine yakalanan 18 yaşında hastamız da var. Ancak o memenin bildiğimiz kanserinden çok meme içerisindeki dokulardan kaynaklanan bir türdü. Bizim serimizde hastalarımız arasında en genç yaşımızı 22 olarak söyleyebilirim. Ama bir tane hasta değil, 20’li yaşlarda çok sayıda hastamız var ne yazık ki. Hasta takiplerinde 40 yaş civarında ilk muayene diyoruz ama bugün artık biz hastalarımıza pratikte 25 yaşından itibaren bütün kadınların meme kanseri açısından kontrollerine önem vermeleri gerektiğini söylüyoruz. Aile riski olan gruplara da bu yaşı 20 olarak söylüyoruz” dedi.

“Kadınlar Yılda 1 Kez Hekim Muayenesi Olmalıdır”

Prof. Dr. Ergün Erdem, “Öncelikle hekim muayenesi yapılmalıdır. O muayenede yaşına göre yapılacak gerekli görünen bir iki tetkik yapıldıktan sonra takip sürecinin nasıl olması gerektiği, bir kadının memesi açısından nelere dikkat etmesi gerektiğini anlatırız. O çerçevede de kadınlar yılda bir kere hekim muayenesine mutlaka gitmelidirler” önerisinde bulundu. 

“Meme Kanserinde Erken Tanı Hayat Kurtarır”

Kanser hastalığı konusunda açıklama yapan Erdem şunları söyledi: “Vücudumuz milyarlarca hücreden oluşur. Bu hücrelerden sadece bir tanesi günün birinde kansere dönüşüyor ve çoğalmaya başlıyor. Bu çoğalma süresi üç buçuk ayda bir iki katına çıkıyor. Defalarca bölündükten sonra tespit edilebilir hale geliyor. Biz henüz tek hücreyken tanıyamıyoruz. Meme kanseri için tek bir hücrenin tespit edilebilir hale gelmesi aşağı yukarı 10 yıldır. Dolayısıyla şu anda muayenede hiçbir şey bulunmayan bir kadının memesinde kanser gelişiyor olabilir. Bu tespit edilebilir hale geldiğinde biz bunu tespit ettiğimizde buna erken tanı diyoruz. Çünkü biliyoruz ki meme kanserini erken tanırsak, memede sınırlı henüz koltuk altına gitmemiş olduğunu görürüz. Ve başarı oranımız yüzde 90’lara yaklaşıyor. Erken tanı hayat kurtarır. Her kanser için bu geçerli olmayabilir ama meme kanseri gerçekten erken tanının hayat kurtardığı hasta grubunu oluşturur.”

 Ne Zaman Ve Nasıl Tespit Edilebilir?

Kanserlerin sınıflandırmasının değişik özelliklere sahip olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ergün Erdem, “Mesela bağırsak kanserlerinde derinlik gibi özellikler ön plandadır. Meme kanserinde çok önemlidir. Biz esas itibariyle 2 santimin altındaki kitleler için erken tümör diyoruz ama bu şu demek değil yani yanlış anlaşılmasın. İki virgül üç, iki buçuk santim. Bunlar da geç kalmış anlamına gelmez. Çünkü tek baktığımız özellik o değil başka bir sürü özelliğine bakıyoruz. Tespit edilebilir dediğimiz zaman da şunu söyleyebilirim.4-5 milimken tespit edebiliyoruz. Ben 1 milimlik bir tümör daha görmedim ama en erken en küçük çap olarak tespit ettiğimiz bizim kendi hastalarımızda en azından 5-6 milimetrelik tümorlerdir. Tespit ettiğimiz astar var. Bu tabii çok iyi bir radyoloji teknolojisinin desteğiyle yapılabilen bir tespittir. Hiçbir şikayeti olmayan bu hastaların tesadüfen kontroller sırasında işte diyelim ultrasonografide ya da mamografideki bir görüntü nedeniyle şüphe duyulan oradan yapılan tanı yöntemleriyle kanser tanısı konulanlar olabiliyor. Yoksa 5-6 milimetrelik bir kitleyi muayene ile tespit etmek kolay bir iş değildir. Yani çok yüzeyde falan olursa belki de genellikle o onu muayene değil de görüntüleme yöntemleri ile tespit edebilir” dedi. 

Kadınlarda Meme Muayenesinin Püf Noktaları

Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ergün Erdem, kadınların meme kontrolüne önem vermelerini çünkü kendilerine meme kanseri şüphesiyle gelen çoğu hastanın kendi el muayenelerinden bir sorun hissederek kliniklere başvurduğunu söyledi. Erdem şöyle konuştu: “Günlük pratiğimizde şunu biliyoruz.Meme kanseri tanısı koyduğumuz hastaların yarıya yakını kanserin memesinde yaptığı değişiklikleri kendi bulup gelen hastalardır. Yani böyle rutin kontrollerde muayenelerde tespitten çok banyo yaparken, aynaya bakarken, giyinirken fark ettiği bir değişiklikle tanı koyduğumuz hastalar çoğunlukta bulunuyor. Dolayısıyla bu kendi kendine muayene dediğimiz kişilerin kendi yapması gereken işlem bizim için çok önemlidir. Ve biz hastalara şunu söylüyoruz yaptığınız muayenelerde başlangıçta memenizi tanırsınız. Çünkü çoğu hasta bize şunu söylüyor. ‘Ben anlamıyorum. Elimin dokunuyorum. Elime bir şeyler geliyor ama anlamıyorum’ Ben de şunu söylüyorum ‘eğer anlamıyorsanız ve sürekli aynı şeyleri buluyorsanız bir sorun yok demektir yeni bir şey fark ediyorsanız ya bu kadar sert değildi. Bu meme başı içeri doğru gitmeye başladı. Deri kalınlaştı. Kızardı. Meme başından akıntı gelmeye başladı. Özellikle kanlı gibi önemli olabilecek daha önce fark etmediğiniz yeni fark ettiğiniz ve ısrar eden bir değişikliğiniz varsa mutlaka tanıyı hekim koysun. Bu şekilde kendi kendine tespit ederken hastalarda tabii şöyle bir sıkıntımız var. Bunlar çok erken tanı olmuyor genellikle ama baştan itibaren bu muayeneyi yapan hastalarda erken tanı şansımız artıyor yani hiç muayene yapmadan bir gün memesindeki farklılığı tespit eden bir hasta genellikle çok erken olmayabiliyor ama baştan itibaren kendi kendini muayene edip de memesindeki farklılık hissedip gelen hastalarda erken tanı oranımız çok yüksek” 


Kaynak: Gossip Türkiye ve BSHA (Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sağlık

EÜ Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, ‘A Plus’ statüsünü sürdürdü

EÜ Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, hizmet standartlarının kalitesini artırmaya devam ediyor

Yayınlandı

on

Yazar:

Ege Üniversitesi (EÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sağlıkta Kalite, Akreditasyon ve Çalışan Hakları Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan “Sağlıkta Kalite Değerlendirmesi” sonucunda 85.30 puan alarak “A Plus Diş Hastanesi” konumunu sürdürdü. Günün koşulları doğrultusunda altyapısını ve donanımını sürekli güncelleyerek son teknolojik cihazlarla donatılan EÜ Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, ağız ve diş sağlığı tedavi hizmet standartlarını ve kalitesini artırmaya devam ediyor.

Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Bir toplumun refah seviyesinin belirlenmesinde sağlık hizmetlerinin kalite ve ulaşılabilirliği temel kriterler arasında yer alıyor. Bu ilke doğrultusunda sağlık hizmetlerinde uluslararası kalite standartlarına ulaşmak için örnek uygulamalarımızı sürdürüyoruz. Üniversite olarak en çok hassasiyet gösterdiğimiz konuların başında sağlık hizmeti sunumunda kalite geliyor. Yıllardır bölgemizin ilk diş hekimliği fakültesi olarak eğitim ve sağlık hizmetlerini sürdüren Diş Hekimliği Fakültemiz bünyesinde yapımı tamamlanan ameliyathanemizin hizmete girmesi ile birlikte Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi unvanı da almış oldu. Tam akredite, öğrenci odaklı, sağlık temalı araştırma üniversitemizin Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi,  sunduğu sağlık hizmetleriyle başarısını her geçen gün artırıyor. Sağlık Bakanlığı’nın ilgili birimleri tarafından yapılan sağlıkta kalite değerlendirmesi sonucunda hastanemiz A plus statüsünü sürdürdü. Sunduğu sağlık hizmetlerinin kalitesinin sürdürülebilir olduğunu bir kez daha tescil etti. Bu süreçteki özverili çalışmalarından dolayı Fakültemiz ile Ağız ve Diş Sağlığı Hastanemiz üst yönetimine,   çalışanlarımıza teşekkür ediyorum” diye konuştu.

“Hastanemizi modern teknolojilerle donattık”

Yetkin hekimleri ve donanımlı klinikleri  ile ağız ve diş sağlığında öncü olan Diş Hekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesinin son dönemde fiziki altyapısını, teknolojik imkânlarını güçlendirdiklerini vurgulayan Rektör Prof. Dr. Budak, “Son dönemde devletimizin destekleri neticesinde önemli çalışmalara imza attık. Yapılan yatırımlarla ağız ve diş sağlığı hastanemizin fiziki ve teknik altyapısını güçlendirdik.  Hastanemizi dünyanın en ileri, en modern teknolojileri ile donattık. Sağlık Bakanlığı standartlarına uygun üst düzey teknolojik altyapının yanı sıra fiziki anlamda da önemli yatırımlar yaptık. Hizmet kalitesini dünya standartlarının üzerine çıkardık. Her türlü ileri diş tedavi uygulamalarının yapıldığı kliniklerimizde ülkemizin dört bir köşesinden hastaya dünyanın en gelişmiş ülkeleri standartlarında hizmet veriyoruz. Ülkemizin pek çok ilinden resmi ve özel statüdeki hastaların güç olan tedavilerinin başvurulduğu son merkez konumundayız. Köklü birikimimiz ile bölgemizde ağız ve diş sağlığı konusunda önemli bir açığı kapatıyoruz. Mevcut yapımıza ilave olarak açılışını yaptığımız Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ile Ameliyathanemiz gerek öğrencilerimize sağladığı uygulamalı eğitim olanağı açısından gerek sağlık hizmetlerinin kapasitesinin artırılması noktasında ciddi katkılar sunuyor. Bu birimlerimizde modern diş hekimliğinin gerektirdiği tüm klinik uygulamalar başarıyla gerçekleştiriliyor. Üniversitemiz Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, yaşlı ve engelli bireylerin ağız ve diş sağlığı tedavilerinde son basamak hastane olarak hizmet veriyor. Ayrıca,  Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sağlık Turizmi Daire Başkanlığı tarafından yayınlanan sağlık turizmi için yetkilendirilen sağlık tesisleri listesinde de yer alıyoruz. Hizmete kalitesini artırdığımız bu süreçte üniversitemizden desteklerini esirgemeyen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyorum. Tüm bu başarılar üniversitemize ve diş hekimliği fakültemiz ailesine aittir. Akademisyeninden idari çalışanına kadar tüm personelimizi tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum” dedi.

“Uluslararası kalite standartlarında hizmetimizi tescilledik”

Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazan Ersin ise EÜ Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesinde hizmet kalitesinin standartlarını daha ileriye çıkarmak için sürekli olarak iyileştirme çalışmalarına devam ettiklerini söyledi. Dekan Nazan Ersin, “Üniversitemiz Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi, Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sağlıkta Kalite, Akreditasyon ve Çalışan Hakları Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan ‘Sağlıkta Kalite Standartları Değerlendirmesi’ sonucu 85.30 puan alarak, A Plus Hastane konumumuzu sürdürdük. Bu değerlendirme sonucunda sunduğumuz sağlık hizmetlerinin kalitesinin ulusal ve uluslararası standartlarda olduğunu bir kez daha tescil edildi. Kalite anlayışını içselleştiren mensuplarımızla, hizmet kalitemizin standartlarını daha ileri noktalara taşımak için sürekli olarak iyileştirme çalışmalarına devam edeceğiz. Bizleri sürekli olarak destekleyen, motive eden Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Necdet Budak hocamıza şükranlarımı arz ediyorum” diye konuştu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Sağlık

Yeni yıla sağlıklı başlamak için bu önerilere kulak verin…

Yılbaşı akşamı uzun süren yemek keyfi ve atıştırmalıkların cazibesi karşısında dikkatli olunması gerektiğini belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yılbaşı sofrasını sağlıklı tercihlerle zenginleştirerek yeni yıla dengeli ve sağlıklı bir başlangıç yapılabileceğini söyledi.

Yayınlandı

on

Yazar:

Sağlıklı bir yılbaşı akşamı için 5 öneri sıralayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yılın ilk günü içinse bedeni yenileyecek ve hafifletecek sağlıklı içeceklerden faydalanılabileceğini aktardı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, yeni yıla sağlıklı başlamak için hem 2024’ün son akşam yemeği hem de 2025’in ilk günü için beslenme önerilerinde bulundu.

Yılbaşı akşamı atıştırmalıkların cazibesi karşısında dikkatli olunmalı

Yılbaşı akşamının, insanların sevdikleriyle keyifli vakit geçireceği, sohbet edip oyunlar oynayarak eğleneceği özel bir zaman dilimi olduğunu dile getiren Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Bu akşamın amacı sadece yemek yemek değil, paylaşılan anların tadını çıkarmak ve unutulmaz anılar biriktirmek olmalı.”

Öte yandan yılbaşı sofrasını sağlıklı tercihlerle zenginleştirerek yeni yıla dengeli ve sağlıklı bir başlangıç yapılabileceğini de ifade eden Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Ancak yılbaşı akşamı uzun süren bir yemek keyfi ve atıştırmalıkların cazibesi karşısında dikkatli olmak gerekir.” uyarısını yaptı.

Sağlıklı bir yılbaşı akşamı için 5 öneri…

Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit sağlıklı bir yılbaşı akşamı için önerilerini şöyle sıraladı:

“Yavaş Yiyin ve Çiğneyin: Yılbaşı gecesi yemek süresi normalden uzun olacağı için yemeklerinizi yavaş yavaş ve iyice çiğneyerek tüketmeye özen gösterin.

Dengeli Tabaklar Hazırlayın: Tabağınızın yarısını yeşil sebzeler ve zeytinyağlılar, diğer yarısını ise protein ve karbonhidrat içeren besinlerle doldurabilirsiniz. Hindi eti gibi yağsız beyaz etler bu gece için oldukça uygun bir seçenek olacaktır.

Su Tüketimini İhmal Etmeyin: Eğer fazla yemek konusunda endişeleriniz varsa, yemeğe başlamadan önce 1-2 bardak su içmek, hem açlık hissinizi azaltacak hem de sindiriminizi kolaylaştıracaktır.

Tatlı ve Karbonhidratlı Besinlere Dikkat: Bu akşamda çoğunlukla çekerli yiyecekler de  bolca yer almaktadır. Bu tür besinleri küçük porsiyonlar halinde tüketmek ve kontrollü olmak önemlidir.

Atıştırmalık Seçimlerinizi Sağlıklı Tutun: Tatlılar ve atıştırmalıklar yılbaşı akşamının kaçınılmaz bir parçası olabilir. Ancak sağlıklı alternatifler tercih ederek bu atıştırmalıkları daha dengeli hale getirebilirsiniz. Meyveli ve sütlü tatlılar veya kuru meyvelerle hazırlanan meyve topları bu gece için hem tatlı ihtiyacınızı karşılayacak hem de sağlıklı bir tercih olacaktır. Tatlı sonrası tuzlu bir şeyler yemek isterseniz, lor peyniri, zeytinyağı ve baharatlarla hazırlayacağınız peynir topları güzel bir seçenek olabilir. Ayrıca, cips gibi paketli atıştırmalıklar yerine, evde az yağ ile hazırlanan patlamış mısır ya da tuzsuz fındık, ceviz ve badem gibi kuruyemişlerle hazırladığınız tabaklar çok daha sağlıklı alternatiflerdir.”

Yeni yıla sağlıklı bir başlangıç için bu adımları atabilirsiniz…

Yılın ilk gününde ise bedeni yenilemek ve hafiflemek için sağlıklı içeceklerden faydalanılabileceğini aktaran Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, “Sindirimi rahatlatmak ve vücudunuzu toksinlerden arındırmak adına zencefil çayı iyi bir tercih olabilir. Zencefil çayı için taze zencefil dilimlerini sıcak suya ekleyip birkaç dakika demleyin; ardından içine limon ve bal ekleyerek tatlandırabilirsiniz. Bu çay, hem sindirimi destekler hem de yılın ilk gününde enerjik kalmanıza yardımcı olur.” dedi.

Kahvaltıda protein ve yeşillik ağırlıklı besinler tercih ederek gün boyu enerjik kalınabileceğini de dile getiren Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Yiğit, sözlerini şöyle tamamladı:

Özellikle yılbaşı gecesi fazla şekerli ve mayalı içecekler tükettiyseniz, karaciğerinizi desteklemek için portakal, mandalina, kivi gibi C vitamininden zengin besinler tercih edebilirsiniz. Gün içinde sebze ağırlıklı öğünler, kefir ve yoğurt gibi fermente ürünler tüketmek detoks sürecinize destek olur. Antioksidan zengini besinler tüketmek, enerji seviyenizi dengede tutmanıza yardımcı olur. Yaban mersini, böğürtlen ve ahududu gibi meyvelerle birlikte yeşil çay, rooibos veya hibiskus çayı gibi bitki çaylarını tüketerek vücudunuza antioksidan desteği sağlayabilirsiniz.

Ayrıca, yılın ilk gününde fiziksel aktiviteye yer vermek, hem bedensel hem de zihinsel olarak tazelenmenizi sağlar. Hafif tempolu bir yürüyüşle günü sonlandırmak, yıl boyunca fiziksel aktiflik konusunda motivasyonunuzu arttıracaktır.

Sağlıklı bir bedende, mutlu ve huzurlu bir yıl geçirmeniz dileğiyle.”

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Sağlık

Diyabet riskini azaltmanın 8 yolu

Diyabetli hasta sayısı her geçen gün artıyor. Araştırmalar, 2035 yılı itibarıyla dünya genelinde 592 milyon kişinin diyabetle mücadele edeceğini ortaya koyuyor.

Yayınlandı

on

Yazar:

Diyabetli hasta sayısı her geçen gün artıyor. Araştırmalar, 2035 yılı itibarıyla dünya genelinde 592 milyon kişinin diyabetle mücadele edeceğini ortaya koyuyor. Kontrol altına alınamayan diyabetin, kalp ve böbrek gibi hayati organlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiğini paylaşan Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen, “Yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç tedavisiyle diyabeti kontrol altına almak mümkün” dedi. Dr. Türemen, diyabet riskini azaltacak 8 öneri paylaştı. 

Tip 1 diyabetin genetik ve bağışıklık sistemi ile ilgili faktörlerden kaynaklanabilirken tip 2 diyabetin ise fazla kiloyla doğrudan ilişkisi olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen, “Televizyon, telefon ve bilgisayar gibi teknolojik aletlere saatler ayırmaya bağlı oluşan hareketsizlik ve sağlıksız beslenme alışkanları hastalığın yaygınlaşma nedenlerinden bazıları. Hastalığın ilerlemeden, halk arasında ‘gizli şeker dönemi’ olarak bilinen pre-diyabet dönemde tespiti çok önemli çünkü tam bu noktada çeşitli önlemler alarak hastalığa engel olunabilir” dedi.

 

Genetik faktör de önemli

Hastalığın oluşumunda genetik faktörlerin de rol oynayabildiğini belirten Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen, “Ailesinde diyabet öyküsü olanların daha dikkatli olması şart. Ek olarak; fazla kilolu, hipertansiyon hastası, kolesterol problemi yaşayan ve kalp hastası kişilerin de yüksek risk grubunda oldukları için sinsi ilerleyen diyabete karşı sağlık taramalarını aksatmamaları çok kritik” açıklamasında bulundu.

 

Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdem Türemen, diyabet oluşma riskini azaltacak 8 öneriyi paylaştı:

 

Sağlıklı beslenin

Şekerli ve işlenmiş gıdalardan uzak durarak lif, sebze, meyve ve tam tahıllara yönelin. Sağlıklı yağlar ve omega-3 içeren gıdaları beslenme planınızdan eksik etmeyin. Lif içeren sebzeler, tam tahıllar ve kuru yemişler kan şekeri düzenlemesi ve tokluk hissi için yardımcıdır.

 

Fiziksel aktivitenizi artırın

Yürüyüş, yüzme veya bisiklete binme gibi orta düzey bir egzersiz yöntemine haftada en az 150 dakikanızı ayırın. Egzersiz planınıza kas kütlenizi artırmak için direnç egzersizleri de ekleyin.

 

Günlük ideal su tüketimini ihmal etmeyin

Günlük rutin içerisinde bol su tüketerek kan şekeri seviyenizi dengede tutun.

  

İdeal kilonuzu koruyun

Dengeli & düzenli bir diyet programı ve dozunda egzersizlerle fazla kilodan kurtulup ideal kilonuzu sabit tutmaya çalışın.

 

Uyku düzeninize önem verin

Günde en az 7-8 saat kaliteli uyuyarak hormon dengenizi koruyun.

 

Stres yönetimi konusunda kendinizi eğitin

Yoga, meditasyon veya nefes egzersizleri gibi yöntemlerle stresinizi kontrol altında tutmaya çalışın, başarılı olamadığınızı hissettiğiniz noktada profesyonel destek almaktan çekinmeyin.

 

Tütün ürünlerinden uzak durun

Hayatınızdan tütün ve tütün ürünlerini tamamen çıkartın, içilen ortamlardan da uzak durun. Tütün dumanı ile etrafa yayılan zararlı maddeler sadece nefesle değil, cilt üzerinden de emilerek vücudunuza zarar verebilir. Kana karışarak bütün organlarınızı olumsuz etkiler.

 

Sağlık kontrollerinizi aksatmayın

Özellikle ailede diyabet öyküsü varsa, düzenli kan şekeri ölçümleri yaptırın. Sağlığınızın takipçisi olun.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2024 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.