Connect with us

Sağlık

Geniz Akıntısı Neden Olur? Geniz Akıntısı Tedavi Edilebilir Mi?

Geniz Akıntısı çok fazla karşılaşılan sağlık sorunlarınından biri. KBB Uzmanı Prof.dr. Ziya Saltürk, geniz akıntısının nedenlerini anlattı. 

Yayınlandı

on

Geniz Akıntısı çok fazla karşılaşılan sağlık sorunlarınından biri. KBB Uzmanı Prof.dr. Ziya Saltürk, geniz akıntısının nedenlerini anlattı.

Üst solunum enfeksiyonlarının yol açtığı şikayetlerin başında gelen geniz akıntısı, günlük hayatı olumsuz etkileyen sağlık sorunlarından biri. Geniz akıntısının genellikle basit üst solunum yolu enfeksiyonlarına bağlı olarak gelişebilse de bazı önemli sağlık problemlerinin de geniz akıntısı ile ortaya çıkabildiğini paylaşan Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ziya Saltürk, “Üst solunum enfeksiyonlarının yanı sıra sinüzit, alerji, bazı ilaçlar, gebelik, soğuk ve kuru hava, kanser, anatomik problemler ve baharatlı yiyecekler geniz akıntısına sebep olabilir” açıklamasında bulundu.

Burun Tıkanıklığı

Burun tıkanıklığı, burun akıntısı, öksürük, boğazda şişlik, boğaz ağrısı, hapşırma, baş ağrısı, kötü ağız kokusu, bulantı – kusma, yutma güçlüğü ve ses kısıklığı geniz akıntısının belirtileri arasında yer alıyor. Geniz akıntısı ile ilgili sorunun doğru tespit edilebilmesi için öncelikle akıntı sıvısının muayene edilmesi gerektiğini paylaşan Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ziya Saltürk, “Akıntının berrak, seröz yapıda olması veya yeşil, visköz ve iltihaplı görünmesi farklı tanı ihtimallerini gündeme getirir. Geniz akıntısına yol açabilecek anatomik bozuklukların tespit edilmesi adına burun boşluğunun içine gönderilen kameralı özel ekipmanlar vasıtasıyla detaylı fizik muayene sıklıkla başvurulan yöntemler arasında” diye konuştu.

Geniz Akıntısı Alerjik Olabilir

Prof. Dr. Ziya Saltürk, “Geniz akıntısı üst solunum yolu enfeksiyonlarından kaynaklanıyorsa, sıklıkla viral etkenler nedeniyle geliştiğinden, semptomatik tedaviler tercih edilir. Burun mukozasındaki iltihabın giderilmesi ve mukoza salgısının azaltılmasına yönelik olarak anti-inflamatuvar ilaçlar ve nazal spreyler reçete edilebilir. Grip gibi bazı virüs etkenlerine karşı antiviral tedaviler kullanılabilir. Sinüzit gibi bakteriyel enfeksiyonlara bağlı durumlarda antibiyotik tedavisi sıklıkla gerekir. Anatomik problemler nedeniyle gelişen akıntının tedavisinde önce ilaç tedavisi denense de sıklıkla cerrahi yöntemlerle anatomik sorunların giderilmesi gerekebilir. Alerjiye bağlı geniz akıntılarında alerjen etkenlerden uzak durulmasının yanında, uygun antihistaminik ve anti-inflamatuvar ilaçlar kullanılır” dedi.

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ziya Saltürk

Geniz Akıntısını Gidermek İçin Evde Neler Yapabiliriz

Bunların dışında geniz akıntısının giderilmesinde evde yapılabilecek çeşitli uygulamalar ve önlemler bulunduğunu belirten Prof. Dr. Ziya Saltürk, bu önlemleri şöyle sıraladı:

  • Tuzlu su veya okyanus su içerikli burun yıkama solüsyonları gün içinde sıklıkla kullanılabilir.
  • Çok baharatlı gıdaların tüketiminden kaçınılmalı.
  • Sigara gibi zararlı alışkanlıklara son verilmeli.
  • Ortam havasının ılık tutulması ve sık sık nemlendirilmesi faydalı olur.
  • Bol sıvı tüketilmesi ve akıntı durumunda çorba, çay gibi sıcak içeceklerin alınması şikâyetin ortadan kaldırılmasında yardımcı olur.
  • Geniz akıntısı durumunda yatıldığında, başın yukarıda kalacak şekilde desteklenmesi veya çift yastık kullanılması uyku kalitesini artırmada ve geniz akıntısının çevre dokulara yayılmasının önlenmesinde etkilidir.
  • Geniz akıntısı ile karışabilen reflü şikayetinin giderilmesi için beslenme alışkanlığına dikkat edilmesi, kilo verilmesi ve gerekli görüldüğünde mide asidini düzenleyici ilaçların kullanılması faydalı olur.

Geniz Akıntısının 9 Nedeni

Üst solunum yolu enfeksiyonları: Burun boşluğu, geniz gibi solunum yollarını etkileyen viral, bakteriyel veya mantar enfeksiyonlarında hem bu bölgelerin salgı miktarı artar, hem gelişen ödem nedeniyle drenajı engellenir, hem de iltihaplanır. Bu nedenle iltihaplı geniz akıntısı şikayeti görülebilir.

Sinüzit: Burun boşluğunda yer alan paranazal sinüslerin iltihaplanması sonucu akıntı ortaya çıkar.

Anatomik problemler: Burun boşluğunun ortasında yer alan burun duvarındaki (septum) eğrilikler, burun etlerinin büyük olması gibi mukoza salgısının drenajını olumsuz etkileyen her türlü anatomik problemde akıntı görülebilir.

Alerji: Çeşitli maddelere karşı alerjik olan kişilerde, vücut alerjik maddenin girişini engellemek için mukoza salgısını artırır. Sonuçta artan salgı akıntı olarak karşımıza çıkar.

Soğuk ve kuru hava: Dış ortamdan solunan soğuk ve kuru hava burun boşluğunu tahriş eder ve mukoza dokusunda ödeme neden olabilir. Sonuçta mukoza salgısı artarak akıntıya neden olur.

Gebelik: Hamilelikle birlikte değişen hormon dengesine bağlı olarak mukoza dokuları genleşir ve salgı miktarını artırır. Sonuçta gebelikte akıntı şikâyeti ortaya çıkabilir.

Baharatlı yiyecekler: Çok miktarda baharat içeren gıdaların tüketilmesi burun mukozasını tahriş ederek salgı miktarında artışa ve akıntıya sebep olur.

Kanser: Burun boşluğu, paranazal sinüs veya geniz bölgesinde gelişen tümörler tek taraflı olarak mukoza salgısı drenajını olumsuz etkileyerek akıntı yapabilir.

İlaçlar: Bazı tansiyon ilaçları, doğum kontrol hapları gibi ilaçlar yan etki olarak akıntı yapabilir.

Bunların dışında özellikle ağız boşluğunun arka kısmı ile yutak ve gırtlak bölgesinde çeşitli sıvıların birikmesi ve temizlenememesi durumlarında akıntı varmış gibi hissedilebilir. Örneğin, yutma güçlüğü gelişen hastalarda tükürük birikmesi veya reflü şikâyeti olanlarda mide asit salgısının birikmesi durumlarında akıntı varmış gibi bir his ortaya çıkabilir.

Kaynak: Gossip Türkiye ve BSHA (Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sağlık

Islak Maya Vajinal Enfeksiyonlara Davetiye Çıkarıyor!

Özellikle sıcak ve nemin arttığı yaz aylarında havuzlar gibi ortak kullanım alanlarında daha fazla vakit geçirilmesi ya da ıslak mayo ile uzun süre kalınması gibi nedenler kadınların hayatını kabusa çevirebilen vajinal enfeksiyonların sıklığının artmasına neden oluyor.

Yayınlandı

on

Yazar:

Özellikle sıcak ve nemin arttığı yaz aylarında havuzlar gibi ortak kullanım alanlarında daha fazla vakit geçirilmesi ya da ıslak mayo ile uzun süre kalınması gibi nedenler kadınların hayatını kabusa çevirebilen vajinal enfeksiyonların sıklığının artmasına neden oluyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Işın Yeşim Yeşilkaya, vajinal enfeksiyonların önlenmesinde kişisel hijyenin önemine işaret ederek alınması gereken koruyucu önlemleri sıraladı. 

 

Vajinal enfeksiyonlar ya da diğer adıyla vajinitler, vajinaya dışarıdan bir bakteri, virüs, parazit ya da mantar bulaşı sonrasında gelişebileceği gibi, vajinada doğal olarak bulunan az miktardaki hastalık yapabilecek bakteri ya da mantar türlerinin çoğalmasıyla da ortaya çıkabiliyor. Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Kadın Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Işın Yeşim Yeşilkaya, vajinal enfeksiyonların çocukluk ve menopoz dahil her yaş grubunda görülebilse de en sık, cinsel aktif olunan doğurganlık çağında gözlendiğini söyledi. Üstelik enfeksiyona sebep olan mikrobik ajanların birçoğu ortak kullanım alanlarından bulaşabilmesi ya da partnerler arasında cinsel temasla geçebilmesinden dolayı sadece kişinin kendisini değil çevresindeki kişileri de yakından ilgilendiriyor. Özellikle cinsel yolla bulaşan vajinal enfeksiyonların tedavi edilmediği taktirde ilerleyerek rahim, sonrasında tüpler, yumurtalıklar ve karın içine yayılabileceğine dikkat çeken Op. Dr. Yeşilkaya, “Bu durum, pelvik inflamatuar hastalık dediğimiz karın ağrısı, ateş, karın içi apse yapabilen, genellikle hastanede yatırılarak tedavi edilmesi gereken bir tablodur ve tedavi edilse bile sebep olduğu rahim içi ve tüplerdeki yapışıklıklarla doğurganlığı etkileyebilir.” diye konuştu. 

“KÖTÜ HİJYENİK ŞARTLARDAN BESLENME ALIŞKANLIKLARINA KADAR BİRÇOK NEDENİ VAR”

Op. Dr. Yeşilkaya, vajinal enfeksiyonların gelişmesinde birçok etkenin tek başına ya da bir arada etkili olabileceğine işaret ederek sözlerine şöyle devam etti: “Kişisel bakım alışkanlıkları ve kullanılan antibiyotikler sebebiyle vajinadaki faydalı bakteriler olan laktobasillerin azalması, hayat boyu ve adet döngüsü içinde değişen hormon seviyeleri, mevsim şartları, vajinanın hava almasını etkileyen kıyafet seçimlerimiz, beslenme şeklimiz ve kötü hijyenik şartlar pH , ısı, nem gibi ortam koşullarının hastalık yapıcı bakteri ve mantarlar lehine değişmesine sebep olabilir. Örneğin işlenmiş karbonhidratlarla aşırı beslenmenin mantar enfeksiyonlarının sıklığı ve şiddetini arttırdığını biliyoruz.” 

“ISLAK MAYO MANTAR VE BAKTERİLERİN ÜREMESİNE NEDEN OLUYOR”

Sıcaklık ve nemin arttığı yaz aylarında, ıslak mayo ve bikinilerin zamanında değiştirilmemesi durumunda mantar ve bakterilerin üremesi için elverişli ortamın oluştuğunu hatırlatan Op. Dr. Yeşilkaya, “Kirli denizler ve her ne kadar klorlanmış da olsa kalabalık havuzlar hem vajinal hem idrar yolu enfeksiyonları için riskli ortamlardır. Bununla birlikte, hava aldırmayan dar ve sentetik kıyafetler ya da pedler sebebiyle oksijensiz ortamda çoğalabilen ve kötü bir kokuya sebep olan bakteriler daha kolay ürer. Vajinal tamponların uzun süre vajina içinde kalması ise toksik şok sendromu denilen hızla ilerleyen ve ölümcül olabilecek bir enfeksiyonel durum yaratabileceğinden ayrıca önemlidir. Ayrıca birden fazla partner olması enfeksiyon riskini arttırırken, bağışıklığın düşmesi, yoğun sigara ve alkol kullanımı da vajinal enfeksiyonlara yakalanmayı kolaylaştırır.  Vajinal floranın yukarıdaki sebeplerle bozulması ve bu durumun kronikleşmesine vajinal disbiyozis denir; bu durumun kendisi de vajinadaki bağışıklık yanıtını düşünerek HPV gibi başka enfeksiyonlara yakalanmayı kolaylaştırır.” diye konuştu. 

AKINTININ RENGİ, KOKUSU ENFEKSİYONUN TÜRÜNÜ GÖSTERİYOR

Hastanın yaşadığı akıntıya dair tarif ettiği bazı renk, kıvam ya da koku değişikliklerinin henüz muayene etmeden enfeksiyonun türünü tanımlayacak kadar tipik olabileceğine işaret eden Op. Dr. Yeşilkaya, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Vajinal enfeksiyonlar en sık, şeffaf ya da beyaz renkteki kokusuz fizyolojik akıntının renk değiştirmesi, kokulu olmaya başlaması, miktar ve yoğunluğunun artmasıyla kendini gösterir. Beraberinde vajinada ve dış genital bölgemiz olan vulvada kaşıntı, batma, yanma, ilişkide ya da bazen idrar yaparken ağrı ve acı olabilir. Örneğin sık görülen bakteriyel vajinozis enfeksiyonunda ölü balık kokusu, mantar enfeksiyonunda ise ekşi peynir kokusu, süt kesiği kıvamlı akıntı ve genital kaşıntı tipiktir. Bu tarifler ve muayene bulgularıyla tanınamadığında alınan vajinal kültür testi enfeksiyonun türünü ortaya koymada bize yardımcı olur.” 

VAJİNAL ENFEKSİYONLARIN BULAŞICI OLDUĞU UNUTULMAMALI!

Vajinal enfeksiyona sebep olan mikrobik ajanların birçoğunun ortak kullanım alanlarından ya da partnerler arasında cinsel temas yoluyla bulaşabileceğini hatırlatan Op. Dr. Yeşilkaya, sözlerine şöyle devam etti: “Her iki partnerden de birbirine geçirebilir ve yine her iki durumda da erkekte hiçbir belirti olmayabilir. Bu nedenle günlük hayatta hijyenik koşullara ve ilişkide prezervatif kullanımına dikkat edilmelidir. Ayrıca çoğu zaman, özellikle de tekrarlayan enfeksiyonlarda eş tedavisi tedavi etkinliğini arttırır. Prezervatif, vajinal yolla geçen enfeksiyonlar için yüzde 85 gibi yüksek bir oranda koruyuculuk sağlar.”

GEBELİK SÜRECİNDE OLANLAR ŞİKAYETLER BAŞLAR BAŞLAMAZ HEKİME BAŞVURMALI

Op. Dr. Yeşilkaya, gebelik sırasında östrojen ve progesteron hormonlarının çok yüksek olması ile değişen pH ve aylar içinde gelişen fizyolojik insülin direnci nedeniyle mantar enfeksiyonlarına yatkınlığın arttığına işaret ederek, “Bu durumda fitil, krem tedavisi ve probiyotik desteği ile geriler. Bazı bakteriyel enfeksiyonlar rahime doğru ilerleyerek bebeğin su kesesini enfekte edebilme riski taşıdığından özellikle kötü renk ve kokulu akıntılarda mutlaka doktora başvurulmalıdır. Bu noktada gebelerin endişelenmesi gerek yok. Çünkü gebeliğe uygun antibiyotiklerle tedavi mümkün.” diye konuştu. Ergenlik öncesi çocukluk dönemi, emzirme, doğum kontrol hapı kullanımı, menopoz gibi farklı hormonal durumların da çeşitli vajinal enfeksiyonlara kolaylaştırıcı zemin hazırladığı unutulmamalı.” diye de ekledi.

“TEDAVİDE FARKLI ALTERNATİFLER VAR”

Enfeksiyonların tedavi yaklaşımı konusunda Op, Dr. Yeşilkaya, şu bilgileri verdi: “Vajinal enfeksiyonlar diğer tüm enfeksiyonlar gibi esas olarak antibiyotikler, mantarlar için kullandığımız antifungal ilaçlar ve probiyotikler ile tedavi edilir. Bunlar ağız yoluyla verildiği gibi vajinal fitiller ya da kremler şeklinde de olabilir. Antiseptik solüsyonları da dış genital bölge ve vajinal yıkama için kullanılabilir. Dış genital bölgede oluşan cilt lezyonları için türüne göre kremler uygulanabilir. Siğiller, özel solüsyonlar, dondurma (kriyoterapi) ya da yakma(koterizasyon) yöntemleri ile tedavi edilebilmektedir. Bu noktada önemli olan zamanında hekime başvurmak ve tedavi sürecinde de hijyen kurallarına dikkat etmektir.”

VAJİNAL ENFEKSİYONLARDAN KORUNMAK İÇİN BU ÖNLEMLERİ ALIN!

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, Op. Dr. Işın Yeşim Yeşilkaya Baylan, kişinin hem kendisinin hem de çevresindekilerin yaşam kalitesi üzerinde ciddi etkiler yaratan bu enfeksiyonlarla ilgili yapılması gerekenler konusunda şu önerilerde bulundu: 

El temizliği ve kişisel hijyen kurullarına uyulmalı: Vajinal enfeksiyonların önlenmesinde elbette kişisel hijyen çok önemlidir. Tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra temizliğin önceden yıkanmış ellerle, her seferinde önden arkaya doğru yapılması gerekir. Özellikle küçük kız çocuklarında buna dikkat edilememesi sebebiyle vajinal akıntı gelişebilmektedir. Umumi tuvaletlerde kapı kolları, musluk vanaları gibi ortak dokunulan yerlerden de enfeksiyon kapılabileceği için el ile bulaş açısından çok dikkat edilmeli, klozet üzerine tek kullanımlık bir materyal serilmeden oturulmamalıdır. Hane sakinlerinden birinde genital enfeksiyon belirtisi varsa tedavi alması sağlanmalıdır; o zamana kadar ortak tuvalet kullanımında dezenfektan ile kısa bir ön temizlik yapılabilir. 

Kişisel ürünler ortak kullanılmamalı: Özellikle alışveriş mağazalarında direkt tenimize temas edecek şekilde iç giyim denenmemeli. Epilasyon uygulamalarının hijyen açısından güven vermeyen merkezlerde yapılmamalı.

Hava aldıran kıyafetler tercih edilmeli: İç çamaşırları yüksek derecede iyi durulama yapılarak yıkanmalı, çamaşırlar giyilmeden önce yüksek ısıda buharla ütülenmeli. Ayrıca pamuklu çamaşırlar ve hava aldıran kıyafetlerin tercih edilmesi vajinal enfeksiyon riskini azaltacaktır.

Prezervatif kullanılmalı: Tek eşlilik ve prezervatif kullanımı cinsel temasla bulaşan enfeksiyonların riskini azaltmada çok önemli. Hastada yoğun enfeksiyon bulguları ya da partnerde penis ucundan akıntı, penis üzerinde yara ya da döküntü, idrar yaparken ağrı gibi belirtiler varsa tedavi olana kadar cinsel perhiz uygulamak en doğrusu olacaktır. 

Aşırı hijyenden de kaçınılmalı: Hijyen azlığı kadar aşırı hijyen uygulamaları da zararlı olabilir. Bu nedenle vajina içerisinin yıkanması önerilmez çünkü floramızdaki probiyotiklerin azalmasına sebep olur. pH’ı uygun genital şampuanlar dış genital bölge temizliğinde tercih edilebilse de aslında bu bölgenin yalnızca ılık su ile yıkanması yeterlidir.  

Probiyotikli ürünler tüketilmeli: Antibiyotik kullanımı akabinde mantar enfeksiyonları sık olduğundan gıdalarla ya da hazır probiyotik takviyesi almak koruyucu olur. Ayrıca havuzda sık yüzenlerde klor florayı bozabileceğinden onlarda da probiyotik desteği önemlidir. Kefir ve ev yapımı yoğurt vajina için gerekli olan laktobasillerden oldukça zengin başlıca doğal probiyotik kaynaklarının beslenme rejimine eklemek faydalı olacaktır. 

Son olarak, cinsel aktivitenin başlamasının ardından yıllık muayeneleri aksatmamak ve yukarıda saydığımız belirtilerden birinin görülmesi halinde gecikmeden doktora başvurmak vajinal enfeksiyonların ilerlemesi ya da kronikleşmesinin önüne geçer.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Sağlık

Kalp dostu ve kanser savaşçısı domatesin faydaları

Sağlık açısından birçok faydası olan domates Türk mutfağının da olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Zengin besin içeriği ve antioksidan özellikleri ile kalp, cilt ve göz sağlığını koruyor, sindirim ve bağışıklık sistemini destekliyor.

Yayınlandı

on

Yazar:

Sağlık açısından birçok faydası olan domates Türk mutfağının da olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Zengin besin içeriği ve antioksidan özellikleri ile kalp, cilt ve göz sağlığını koruyor, sindirim ve bağışıklık sistemini destekliyor. Domatesi taze, mevsiminde ve organik tüketmek gerekiyor. Domatesin pişirilmesi veya işlenmesi, içinde bulunan değerli bir antioksidan olan likopenin de faydalarını artırıyor. Memorial Şişli Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uz. Dyt. Sinem Türkmen, domatesin sağlığa faydaları ve bu mevsimde konserve domates yapılırken dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi. 

Domates (Solanum lycopersicum), patlıcan, biber ve patatesle birlikte patlıcangiller familyasına ait bir meyvedir. Çoğunlukla sudan oluşur, karbonhidrat içeriği ise oldukça düşüktür. Domates, C, A, K vitamini, potasyum ve folat açısından zengindir. Ayrıca diyet lifi ve antioksidanlar içerir. Domatese güzel kırmızı rengini likopen adı verilen bir antioksidan vermektedir. Kırmızı rengin dışında mor, sarı, turuncu ve yeşil renkte olan domates türleri de bulunmaktadır.

Zengin antioksidan içeriği ile kanserden korunmaya yardımcı

Antioksidanlar hücrelere zarar verebilecek ve bağışıklık sistemini etkileyebilecek serbest radikaller adı verilen moleküllerle savaşır. Domates likopen açısından zengin bir besindir. Likopen; akciğer, mide veya prostat kanseri olma olasılığını azaltabilir. Olgun domateslerde daha bol bulunan likopen, domates pişirildiğinde daha da etkili hale gelmektedir. Çünkü ısı, meyvenin kalın hücre duvarlarını parçalar ve likopenin vücut tarafından daha kolay erişilebilir hale gelmesini sağlar. Bu nedenle; domates suyu, domates salçası ve domates sosları likopenin en zengin besin kaynaklarıdır. Bilimsel çalışmalar, domates ve domates ürünleri ile prostat, akciğer ve mide kanseri vakalarının daha az görülmesi arasında bağlantı olduğunu göstermiştir. Birçok çalışma, özellikle pişmiş domates olmak üzere, yüksek miktarda domates tüketen erkeklerin prostat kanseri riskinin azaldığını bulmuştur. Genellikle sebze ve meyvelere sarı veya turuncu bir renk veren bir antioksidan olan beta karoten, vücutta bağışıklık sisteminin olmazsa olmazı A vitaminine dönüştürülür. Yapılan çalışmalar domates kabuğunda bulunan naringenin adlı flavonoidin, vücuttaki iltihabı azalttığı ve çeşitli hastalıklara karşı koruma sağladığını göstermiştir. Güçlü bir antioksidan bileşik olan klorojenik asit, kan basıncı yüksek seviyelerde olan kişilerin kan basıncını düşürebilir. 

Domates cildi güzelleştiriyor, kalbi koruyor 

Domateslerin çiğ ve pişmiş olmak üzere çeşitli formlarda düzenli olarak tüketilmesi olası faydalarından tam olarak yararlanılmasını sağlayacaktır. Domatesin sağlığa faydalarından bazıları şunlardır:

Kalp Sağlığı: Likopen ve diğer antioksidanlar, damarları koruyarak kolesterol seviyelerini düşürür ve kalp hastalıkları riskini azaltır. Domatesin potasyum içeriği de kan basıncını düzenlemeye yardımcı olabilir. 80 gr’lık bir domates porsiyonu yetişkin bir bireyin günlük potasyum ihtiyacının yaklaşık %5’ini karşılar. Potasyum açısından zengin besinler tüketmek daha düşük felç riskiyle ve daha düşük kalp hastalığı oranlarıyla ilişkilendirilebilir. Likopen ayrıca LDL “kötü” kolesterol seviyesini ve kan basıncını düşürmeye de yardımcı olabilir. Orta yaşlı erkekler üzerinde yapılan bir çalışmada, kandaki yüksek likopen ve beta-karoten seviyelerinin kalp krizi ve felç riskini azalttığı görülmüştür.

Göz Sağlığı: Domates, lutein, zeaksantin ve vücutta A vitaminine dönüşen beta-karoten içerir. Bu bileşikler, göz sağlığını destekler, gözlerin yorulmasını önlemeye ve göz yorgunluğundan kaynaklanan baş ağrılarını hafifletmeye yardımcı olabilir.

Cilt Sağlığı: İçeriğindeki likopen ve diğer antioksidanlar, cilt hücrelerini serbest radikallerden koruyarak cildin daha sağlıklı ve genç kalmasına yardımcı olabilir. Domates, aynı zamanda güneş yanıklarına ve UV ışınlarına karşı koruma sağlar. Bir çalışmaya göre, 10 hafta boyunca her gün 40 gram domates salçasını (16 mg likopen sağlar) zeytinyağı ile birlikte tüketen kişilerde %40 daha az güneş yanığı görülmüştür. 

Sindirim Sistemi: Domates, diyet lifi açısından zengin olduğundan, sindirim sisteminin düzgün çalışmasına yardımcı olur ve kabızlık riskini azaltır. Orta boy bir domates, sindirim için gerekli ve faydalı olan çözünmeyen ve çözünen liften oluşan 1,5 gram lif sağlar. Sağlıklı yetişkin kadınlar günde 25 gram lif, erkekler için 38 gram almayı hedeflemelidir. Domatesler hem çözünebilir hem de çözünmeyen lif kaynağıdır. Çözünebilir lif, sindirim sırasında jel benzeri bir doku oluşturmak için suyu tutar. Çözünmeyen lif dışkıya hacim kazandırır. Bu değişikliklerin her ikisi de dışkının kolondan daha kolay geçmesini sağlar.

Bağışıklık Sistemi: Domates bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olan antioksidanlar olan C vitamini ve beta-karoten kaynağıdır. Orta boy bir domates sağlıklı bir yetişkinin C vitamini ihtiyacının %28’ini sağlayabilir. Araştırmalar, domates suyunun virüsleri savuşturma da dahil olmak üzere bağışıklık hücrelerinin seviyelerini önemli ölçüde artırdığını bulmuştur. Çalışmalar domates ve domates ürünlerinin içerdikleri vitaminler ve antioksidanlar sayesinde çeşitli kanser türlerine yakalanma riskini azaltabileceğini göstermektedir.

Domates konservesi yaparken bunlara dikkat edin

Domatesin Türk mutfağında hemen her yemekte kullanılması domatesin konserve formunda da çok tüketilmesini beraberinde getirmektedir. Özellikle yaz aylarında pek çok insan domates konserveleri için hazırlıklara başlamaktadır. Ancak domates konservesi yaparken bazı önemli noktalara dikkat edilmelidir. Konserve yapılmadan önce en önemli noktaların başında kavanozların steril hale getirilmesi gelmektedir. 

•Büyük bir tencerenin içerisinde konserve yapmak için kullanılacak kavanozlar ve kapaklar ortalama yarım saat kadar kaynatılmalıdır. Kavanozların cam ve daha önce kullanılmamış olması gerekmektedir. Cam kavanozların kaynatılma işlemi hem steril hem basınçlı hale gelmesi için yapılmaktadır. Bu sayede konservenin daha uzun süre taze kalması sağlanmaktadır. 

•Ardından, kavanozlar temiz bir bezin üzerine dizilerek soğutulmalı ve iyice kurulanmalıdır. 

•Hazırlanan karışım sıcakken kavanozlara konmalıdır. Bu sayede kavanoz vakumlanır, havayla teması kesilir ve ürününüz daha uzun süre saklanır.

•Konservenin dayanma süresini artırmak amacıyla kavanozun 1/5′ini boş bırakılmalıdır. Konservenin bozulmaması için kavanozun sıkıca kapatılması önemlidir. Kavanoz kapağının içeri doğru çökmesi gerekmektedir. Eğer kapak atarsa veya sızıntı yaparsa ürün güvenle saklanamaz, bu nedenle kapak mutlaka değiştirilmelidir. 

•Kapaklarını kapadıktan sonra kavanozlar ters çevrilir. Üzerlerine bir havlu ile örtülerek 1 gün oda sıcaklığında bekletilir. 

•Daha sonra kavanozları düz çevrilerek serin ve güneş almayan bir yerde muhafaza edilir.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Sağlık

Konak’ın parklarında sağlık var: Önce spor sonra tarama

Konak Belediyesi, açık havada spor etkinliği düzenlediği parklarda Konaklıların daha sağlıklı yaş alabilmeleri amacıyla sağlık taraması başlattı.

Yayınlandı

on

Yazar:

Konak Belediyesi, açık havada spor etkinliği düzenlediği parklarda Konaklıların daha sağlıklı yaş alabilmeleri amacıyla sağlık taraması başlattı. Konak İlçe Sağlık Müdürlüğü iş birliğinde yapılan taramalar kapsamında vatandaşların kan şekeri, boy ve kilo ölçümleri yapılarak beden kitle endeksleri hesaplanıyor.

 

Konaklıların açık havada spor yaparak güne zinde başlaması için spor keyfini parklara taşıyan Konak Belediyesi, daha sağlıklı yaş alabilmeleri amacıyla etkinliğe katılan vatandaşlar için sağlık taraması başlattı. Konak İlçe Sağlık Müdürlüğü iş birliğinde ilk etapta Göztepe Denizatı Parkı, Kılıçreis Parkı ve Karantina Meydanı’nda haftanın dört günü yapılan sabah sporuna katılanlara yönelik gerçekleştirilen tarama kapsamında vatandaşların şeker, boy, kilo ve beden kitle endekslerinin ölçülüyor. Sağlık değerleri sınırın üzerinde çıkan vatandaşlar, sağlık kuruluşlarına yönlendirilirken, diyetisyenler de sağlıklı beslenme konusunda tavsiyelerde bulunuyor. Ağustos ayında da devam edecek sağlık taramalarının, sabah sporunun yapıldığı tüm parklarda yaygınlaştırılması planlanıyor.

 

Komşularımızın sağlığı bizim için önemli

İlçe sakinlerinin sağlıklı yaş alması amacıyla yürütülen çalışmayı çok önemsediklerini belirten Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu, “Vatandaşlarımızın güne zinde ve sağlıklı başlamaları için ilçemizin farklı noktalarındaki parklarda düzenlediğimiz açık havada spor etkinliklerine katılan vatandaşlarımızın sağlıklı spor yapabilmeleri ve sağlıklı yaş almaları adına sağlık taraması başlattık. Komşularımızın sağlığı bizim için çok önemli. Onların da yapılan bu çalışmaya katılmaları ve memnun olmaları bizi mutlu ediyor. Tüm Konaklı komşularımızı sabah sporu yapmaya bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

 

Vatandaşlar hizmetten memnun

Güne sporla başlayan ve sağlık taramasına katılan vatandaşlar uygulamanın kendilerini çok mutlu ettiğini belirtti. Bülent (60) ve Aynur Sayıl (57) çifti yapılan ölçümler sonucu kan şekeri ve tansiyonlarının normal değerlerde olduğunu belirterek, “Bir süredir Konak Belediyesi’nin başlattığı açık havada spor etkinliğine katılarak güne sporla başlıyoruz. Çok keyif alıyoruz. Bugün de sporun ardından boyumuz, kilomuz, şekerimiz ölçüldü. Değerlerimiz gayet normal. Buna da çok mutlu olduk” dedi. 64 yaşındaki Reha Erinmez ise “Bizim için çok güzel bir şey. Her sabah arkadaşlık ortamında sabah sporumuzu yapma imkanının ardından bugün de sağlık taramamız yapıldı. Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu ve Konak İlçe Sağlık Müdürlüğü çalışanlarına çok teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2024 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.