Connect with us

Sağlık

Burun Estetiği ile İlgili Sık Sorulan 8 Soru

Burun estetiği operasyonları, güzellik algısının fazla etki altında kalması nedeniyle yanıltıcı ve doğal olmayan sonuçlara yol açabiliyor.

Yayınlandı

on

Burun estetiği operasyonları, güzellik algısının fazla etki altında kalması nedeniyle yanıltıcı ve doğal olmayan sonuçlara yol açabiliyor. Bu sorunun önüne geçebilmek için işlemlerin kişiye özel uygulanması önem taşıyor. Operasyon sonrası doğru nefes almayı sağlayan, doğal ve güzel bir burna sahip olmak, günümüzde burun estetiğine bakışı yansıtan iki önemli faktör. Burnun estetik işlemi yapılmamışçasına doğal görünümü için ne kadar değiştirilmesi gerektiği ise kişinin yüzünün uzunluğu, genişliği, alın, kaş ve çene yapısı ile elmacık kemiklerin durumu ve deri kalınlığı gibi özelliklerine göre belirleniyor. Burada, doğal oran ve açıların önemi devreye giriyor. Tüm bu ayrıntılar, doktor ve hastanın karşılıklı konuşarak kişinin yüzüne en uygun burnun belirlenmesiyle oluşuyor.

Doç. Dr. Şenol Çomoğlu, burun estetiği (septorinoplasti) hakkında sık sorulan soruları yanıtladı.

“Ameliyat Sonrası Çok Ağrım Olur Mu?”

Septorinoplasti ameliyatları sonrası ağrı genelde beklenmez. Hafif sızılar dışında ağrı kesici ihtiyacı hissettiren ağrılar nadiren olur ve ilk üç dört gün sonrasında pek görülmez. Yine de doktorunuz size, özellikle ilk günlerde kullanacağınız ağrı kesicileri reçete edecektir.

“Ameliyat Sonrası Şişlik Ve Morarma Olur Mu, Olursa Ne Kadar Sürer?”

Evet, göz etrafında şişlik ve morarma olması olağandır. Çoğu zaman çok hafif olsa da bazen belirgin boyutlara ulaşabilir. Bu şişlik ve morarmanın azalması ya da olmaması için doktorunuz sizi birtakım önlemler konusunda uyaracaktır. Bu şişlik ve morarmalar genellikle bir-iki hafta içinde tama yakın geçecektir.

“Tamponların Çıkarılmasından Korkuyorum, Canım Yanar Mı?”

Çok eskiden kullanılan burun tamponları nedeniyle halk arasında tamponlara karşı böyle bir önyargı olsa da, yeni nesil burun tamponları yumuşak tıbbi silikon yapıdadır. Bulundukları sırada da çıkarılırken de hastanın canı yanmaz.

“Ameliyat Açık Mı Kapalı Mı Yapılmalı? Bu Tekniklerin Ne Farkı Var Hangisi Daha İyi?”

Rinoplasti, temelde kapalı ve açık olarak 2 farklı yaklaşımla yapılmaktadır. Açık yaklaşımda burun alt kısmına 1-2 milimetrelik bir kesi yapılır ve cilt kaldırılarak doku hakimiyeti daha fazla olacak şekilde ameliyat gerçekleştirilir. Kapalı yaklaşımda ise bu cilt kesisi olmaz, kesiler burun içine yapılır ve ameliyat oradan uygulanır. İki yaklaşımın kendilerine ait bir takım avantajları olsa da iyileşme zamanı, ödem, morluk vb. konularda birbirlerine üstünlükleri yoktur. Ameliyatın hangi yaklaşım ile yapılacağı, doktorun tecrübesi kadar kişinin burnundaki problemler ve bunlara uygulanacak işlemler ile de ilişkilidir.

“Burnumun İyileşmesi Ne Kadar Sürer?”

Burnunuzun tam anlamı ile iyileşmesi ortalama bir yıl sürer. Bu süre yaşınız, cinsiyetiniz, varsa kullandığınız ilaçlar ya da başka hastalıklarınız, cilt tipiniz gibi birçok faktöre bağlı değişir. Bazen 6-8 ay gibi bir sürede tamamlanabileceği gibi bazen de iki yıla kadar uzayabilir. Tabii ki bu süre boyunca yeni ameliyattan çıkmış gibi olmazsınız, değişim oldukça yavaş olduğu için zamana yayılır. Ortalama 3-4 hafta içinde burnunuz yeni şeklini almış olacaktır.

“Burnum Çöker Mi, Burun Çökmesi Nedir?”

Burnun yandan bakıldığında uç kısmında ya da sırtında herhangi bir nokta düşünün, bu noktanın yüze olan uzaklığına “projeksiyon” denir. Burun iyileşmesi tamamlanırken geçen süre içinde ödemler geçip burun yavaş yavaş hafifçe küçülür ve yüzle uyumlu hale gelir; bu genelde “burnun oturması” olarak bilinir ve öngörülen bir projeksiyon düzelmesidir. Ancak projeksiyon azalması öngörülen miktardan çok daha fazla ve öngörülen burun bölgesinden farklı bir yerde ortaya çıkarsa bu durum halk arasında “çökme” olarak ifade edilen projeksiyon kaybı anlamına gelir. Bunun temelde iki sebebi olabilir; birincisi ameliyatla, ikincisi ise ameliyat sonrası ile ilgilidir. Burnu bir binaya benzetirsek, septorinoplasti operasyonu bu binayı güzelleştirirken bina içindeki odaları genişletme ameliyatıdır. Nasıl ki binayı ayakta tutan kolon ve kirişler varsa burunda da benzer destek alanları bulunur. Ameliyat sırasında bu alanların korunmasına ya da desteklenmesine azami özen gösterilmelidir. Ameliyat sonrasında ise hastalar özellikle erken dönemde burunlarına darbe gelebilecek ve bu destek alanlarını riske edecek durumlardan uzak durmalıdır.

“Burun Deliklerimin Karşıdan Görünmesinden Korkuyorum, Çok Belirgin Olur Mu?”

Bu durum burun ucunun gereğinden fazla kaldırıldığı durumlarda ortaya çıkar. Ameliyat sırasında burun doğal açılar ve mesafelere kavuşturulmalı, bu doğal ölçüler aşılmamalıdır.

“Yüzüme Nasıl Bir Burnun Uygun Olduğuna Nasıl Karar Verebiliriz?”

Bu süreçte doktorunuzla, burnunuzda rahatsız olduğunuz ve sevdiğiniz yerleri, süreci ve ideal burun oranlarını konuşmanız çok önemlidir. Simülasyon programları size bir fikir verebilse de her zaman net sonucu göstermeyecektir. Çünkü burun ameliyatlarında sonucu belirleyen temel faktörlerden biri olan cildin yapısı yani kalınlığı ya da inceliği olabilmektedir. Simülasyon programı sonucunda gördüğünüz burundan daha doğal ve güzel bir burnunuz olabileceği gibi gerçekleşmesi teknik olarak mümkün olmayan bir beklenti içine girmemeniz için doktorunuzun doğru değerlendirme yapması çok önemlidir. En sağlıklı yöntem, süreci doktorunuzla iletişim halinde yürütmenizdir.

Kaynak: Gossip Türkiye ve BSHA (Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sağlık

Bağırsak sağlığı beyin sağlığını etkileyebilir!

Eskiden beyin sağlığının mide bağırsak sağlığını etkilediğinin düşünüldüğünü belirten uzmanlar son yıllarda yapılan çalışmalarla mide bağırsak sağlığının da beyin sağlığını etkileyebilmesinin mümkün olduğunu söylüyor.

Yayınlandı

on

Yazar:

Bağırsak ve beynin birbiri ile bağlı olduğunu dile getiren Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin, “Bağırsaklardaki sinir hücreleri beyne sinyaller iletip beyinde kimyasal ve elektriksel değişiklikler yaratabilir ve bu da duygusal dünyamızı etkileyebilir.” dedi. Birçok nörolojik hastalıkta mide bağırsak sorunları yaşandığına da dikkat çeken Prof. Dr. Barış Metin, probiyotiklerce zengin beslenmenin beyin sağlığı açısından önemli olduğuna vurgu yaptı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin, mide ve bağırsak sağlığının beyin sağlığı üzerindeki olası etkilerini değerlendirdi.

Mide ve bağırsaktaki problemler beyni ve psikolojik durumu etkileyebilir 

Eskiden daha çok beyin sağlığının mide bağırsak sağlığını etkilediğinin düşünüldüğünü belirten Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin, “Son yıllarda yapılan çalışmalar bu durumun tersinin de mümkün olabileceğini öne sürüyor. Yani mide bağırsak sağlığı da beyin sağlığını etkileyebilir.” dedi.

Bağırsak ve beynin birbiri ile otonom sinir istemi, çeşitli kimyasallar ve hormonlar yoluyla bağlı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Barış Metin, “Bu nedenle bir beyin hastalığı mide ve bağırsakta düzensizliğe neden olduğu gibi, mide bağırsaktaki problemler de beyni ve psikolojik durumu etkileyebilir.” şeklinde konuştu.

Bağırsaklardaki sinir hücreleri duygusal durumumuzu da etkiliyor olabilir

Midemiz ve bağırsaklarımızda beynimiz kadar olmasa da 500 milyondan fazla sinir hücresi olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Barış Metin, “Bu hücreler daha çok sindirim ve boşaltım faaliyetlerini düzenlese de son yıllarda yapılan çalışmalar bu hücrelerin duygusal dünyamıza da etkisi olabileceğini gösteriyor. Özellikle otonom sinir sistemi denilen ve istemimiz dışında çalışan sinir sistemimiz bağırsak ve beyin arasında köprü görevi görerek birinden diğerine sinyal iletilmesini sağlıyor. Bu yolla bağırsaktan beyne sinyaller iletilip beyinde kimyasal ve elektriksel değişiklikler yaratılabiliyor.” dedi.

Mide ve bağırsak sorunları nörolojik hastalıkların belirtisi olabilir

Birçok nörolojik hastalıkta mide bağırsak sorunları yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Barış Metin, şu bilgileri paylaştı:

“Parkinson hastalığında sıklıkla kabızlık görülür. Alzheimer tipi bunama hastalarında zamanla iştah azalması ve kalori alımında düşüklüğe bağlı aşırı zayıflama görülür. Bunun yanında depresyon, anksiyete gibi psikiyatrik hastalıkların da en önemli belirtileri iştah artması veya azalması olabilir. Özellikle nörodejeneratif olarak isimlendirdiğimiz Parkinson ve demans gibi hastalıklarda görülen mide bağırsak problemleri bu hastalıklarda önemli bir sorun haline gelebiliyor.”

“Probiyotiklerce zengin beslenmek beyin sağlığı açısından da iyi”

Yapılan birçok çalışmada özellikle probiyotiklerin beyin sağlığına, depresyon gibi ruhsal hastalıklara etkisinin araştırıldığını ve azımsanmayacak derecede faydalı etkiler gösterildiğini hatırlayan Prof. Dr. Barış Metin, “Bu sonuçlara göre faydalı ve probiyotiklerce zengin gıdalarla beslenmenin beyin sağlığı açısından da iyi olduğu söylenebilir.” dedi.

Birçok çalışmada probiyotik kullanmanın genel stres seviyesini düşürdüğüne yönelik bulgular saptandığını da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Barış Metin, “Yakın zamanda yapılmış bir çalışmada düzenli yoğurt tüketen insanların sakinliğini daha etkin koruduğu gösterilmiş. Bu bulgunun nedeni probiyotiklerin bağırsak mikrobiyotası dediğimiz bağırsakta yaşayan mikroorganizmaları değiştirerek bağırsaktan salgılanan kimyasal maddelerde değişiklikler yapmasıdır. Bu kimyasallar beyine ulaşarak beyin hücrelerinin beslenmesinde ve fonksiyonlarında değişiklikler yaratabilmektedir.” şeklinde konuştu. 

Bağırsak mikrobiyotasını düzenleyen probiyotikler düzenli tüketilmeli  

Bağırsak sağlığını korumak ve beyin fonksiyonlarını optimize etmek için sağlıklı ve dengeli beslenmenin her şeyden önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Barış Metin, “Beyin sağlığımızı korumak için protein, karbonhidrat, lif ve vitaminler açısından dengeli bir diyet tüketmeliyiz. Ayrıca yoğurt ve kefir gibi bağırsak mikrobiyotasını düzenleyen probiyotikler düzenli tüketilmeli. Bunların yanında mide bağırsak sağlığının bozulduğu durumlarda doktora danışılarak tıbbi probiyotik içeren takviyeler kullanılabilir.” diyerek sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Sağlık

Güvercin ve Kunduracı Göğüs Çocuğunuzun Gelişimine Engel Olmasın

Çocukların göğüs duvarında “Kunduracı Göğüs” ve “Güvercin Göğüs” olarak adlandırılan anormallikler görülebiliyor.

Yayınlandı

on

Yazar:

Çocukların göğüs duvarında “Kunduracı Göğüs” ve “Güvercin Göğüs” olarak adlandırılan anormallikler görülebiliyor. Doğumsal olarak görülen bu anormallikler tıpta göğüs duvarı deformiteleri olarak adlandırılıyor. Tam olarak nedeni bilinmeyen bu deformiteler genetik yatkınlığa bağlı görülebiliyor. Peki bu göğüs duvarı bozuklukları nelerdir? Bu deformiteler nasıl düzeltilmektedir? Memorial Bahçelievler Hastanesi Göğüs Cerrahisi Bölümü’nden Doç. Dr. Murat Akkuş, göğüs deformitelerinde güncel tedaviler hakkında önemli bilgiler verdi. 

 

Kunduracı göğüs ve güvercin göğüs tamamen düzeltilebiliyor

 

Doğuştan gelen ve özellikle ergenlik döneminde belirginleşerek ortaya çıkan kunduracı göğüs ve güvercin göğüs bozuklukları erken yaşta fark edildiğinde ameliyatsız olarak çözümlenebilmektedir. Kunduracı göğüste oluşan çukurlaşma vakum tedavileri ile düzeltilebilirken güvercin göğüste oluşan dışarı doğru çıkma bozukluğu ortez denilen korselerle normal pozisyona gelebilmektedir. Fakat bu deformiteler ergenlik dönemi sonrasında fark edilir veya tedavisi için başvurulur ise cerrahi tedaviden başka bir yöntem etkili olamamaktadır. 

 

Deformitelerin tedavisinde minimal invaziv cerrahi oldukça yaygınlaşıyor

 

Son yıllarda minimal invaziv cerrahi yöntemler, avantajları nedeniyle oldukça ön plana çıkmaktadır. Minimal invaziv göğüs cerrahisi dünyada olduğu gibi ülkemizde de son derece ilgi görmektedir. Hem hekime hem de hastaya konfor sağlayan bu yöntem sayesinde; oldukça küçük kesiler ile estetik bir görünüm sunulması, daha az ağrı ve daha hızlı iyileşme imkanı sağlanması gibi ayrıcalıklar ön plana çıkmaktadır. Aynı zamanda başarı oranı oldukça yüksek olan bu minimal invaziv cerrahiyi de bir çok hekim öğrenmek ve uygulamak istemektedir.

 

İmplantlar sayesinde daha estetik bir göğüs görüntüsüne kavuşmak mümkün

 

Geçmişte göğsün ön kısmından yapılan açık cerrahiler ile hem uzun kesiler açılmakta hem de cerrahi sonrası ağrı ve geç iyileşme durumu nedeniyle günlük yaşama dönüş süresi uzamaktaydı.  

Minimal invaziv cerrahi sayesinde göğsün yan tarafından iki adet küçük kesi ile bu ameliyatların yapılıyor olması hastaya daha az ağrı, daha az kanama riski ve hızlı iyileşme imkanı sunmaktadır. .

Kişilerde estetik kaygı oluşturmasının yanı sıra kalbe bası yaparak sağlık sorunları yaratan kunduracı göğüs, Nuss operasyonu denilen kapalı minimal invaziv yöntem ile düzeltilebilmektedir. Yine ciddi estetik sorun yaratan güvercin göğüs, kişilerde duruş bozukluğu ile kamburluğa yol açmaktadır. Güvercin göğüs için ise minimal invaziv olarak uygulanan Abramson operasyonu daha küçük kesilerden yapılarak kişiyi normal bir göğüs görüntüsüne kavuşturmaktadır. Her iki yöntemde de göğüse metal bar denilen implantlar konulmakta, implantlar göğüste şekil değişikliği yapmakta ve yeniden eski haline gelmesine engellemektedir.   Bu operasyonlarda kullanılan güncel yöntemler hem hekimler için konforlu bir ameliyat imkanı sunarken hem de hastalar için daha hafif bir operasyon geçirip daha estetik bir göğüs görüntüsü elde etmeyi mümkün kılmaktadır.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Sağlık

Çocuklarda Kalıcı Böbrek Hasarına Neden Olabilir

Yaz aylarında yeterince temiz olmayan havuza girmek, ıslak mayoları hemen değiştirmemek gibi etkenler nedeniyle idrar yolu enfeksiyonuna özellikle kız çocuklarında daha sık rastlanıyor. 

Yayınlandı

on

Yazar:

Yaz aylarında yeterince temiz olmayan havuza girmek, ıslak mayoları hemen değiştirmemek gibi etkenler nedeniyle idrar yolu enfeksiyonuna özellikle kız çocuklarında daha sık rastlanıyor. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Tahir Aydın, kolay tanı konulup tedavi edilebilen bir hastalık olsa da geç kalındığında veya tedavi yarım kaldığında  idrar yolu enfeksiyonunun ciddi sonuçlara yol açabileceğine işaret ederek, “Basit bir idrar yolu enfeksiyonu tedavi edilmezse hastalık tüm vücuda yayılabilir ve böbreklerde kalıcı hasara neden olabilir. Dolayısıyla, ebeveynlerin çocuklarının rutin kontrollerini aksatmamaları, şüphelendikleri durumlarda gecikmeden hekimlerine başvurmaları ve tedaviyi yarım bırakmamaları çok önemlidir” diyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Tahir Aydın, idrar yolu enfeksiyonunu önlemek için  çocuklarda bol su ve sıvı gıda tüketimine, düzenli tuvalet ve el yıkama alışkanlığına mutlaka dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. 

 

Kız çocuklarında 15 kat fazla görülüyor! 

 

Böbrekler, mesane ve idrar yollarının  çoğunlukla bakteriler tarafından kaplanmasıyla oluşan idrar yolu enfeksiyonu çocukluk çağında en sık görülen enfeksiyon hastalıklarında 2’inci sırada yer alıyor. Bir yaşından sonra kız çocuklarında erkeklerden yaklaşık 15 kat daha fazla görüldüğü belirtiliyor. Bu duruma, idrar yollarının kız çocuklarında daha kısa, anüse de yakın olması nedeniyle mikropların daha kolay bulaşması ve yanlış temizlik alışkanlıklarının sebep olduğu düşünülüyor. Buna karşılık erkek çocuklarda sünnet uygulaması bakterilerin çoğalmasını engelliyor.

 

Genellikle E. Coli bakterisi sebep oluyor
 

İdrar yolu enfeksiyonu genellikle bakteriler tarafından oluşsa da virüsler ve mantarlar da enfeksiyon etkeni olabiliyor. Enfeksiyonun tüm yaş gruplarında en sık sebebi koli basili olarak bilinen E. Coli isimli bakteridir. İnsan bağırsaklarında doğal olarak bulunan Koli basili, idrar yollarına taşınırsa burada enfeksiyon oluşturuyor.  Bu bakterinin dışında Adenovirus, Enterovirus gibi virüs tipleri ile Candida ve Aspergillus gibi mantar türlerinin de nadir olarak idrar yolu enfeksiyonuna zemin hazırladıkları belirtiliyor.
 

Yazın havuz kullanımı riski yükseltiyor!

Artan sıcaklık ve nem bakterilerin kolayca çoğalmalarını sağladıkları için çocuklarda idrar yolu enfeksiyonuna yazın daha sık rastlanıyor. Çocukların havuzda uzun süre kalmaları ve ıslak mayolarını hemen değiştirmemeleri genital bölgenin nemli kalmasına, birbirleriyle yakın temas da enfeksiyonların daha çok bulaşmasına sebep oluyor. Uzun süre idrarını tutma ve hijyene daha az dikkat edilmesi de enfeksiyon sıklığını artırıyor. Tüm bu sebepler nedeniyle Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Tahir Aydın, yaz aylarında idrar yolu enfeksiyonuna karşı daha dikkatli olunmasını gerektiğine işaret ediyor. 

 

İdrar yaparken yanma hissine dikkat! 

İdrar yolu enfeksiyonu bebeklerde genellikle; ateş, huzursuzluk, ağlama, beslenme zorlukları veya idrarın kötü kokması gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Küçük çocuklarda; sık idrara çıkma, idrar yaparken ağrı veya yanma, idrarın bulanık veya kötü kokulu olması, iştahsızlık, karın ağrısı ile kusma gibi şikayetler oluşuyor. Daha büyük çocuklarda ise bu belirtilere ek olarak altını ıslatma ve bel ağrısı gibi durumlar gelişebiliyor. İdrar yolu enfeksiyonunun en sık rastlanan belirtisi genellikle idrar yaparken yanma hissi oluyor. Eğer tedavi edilmez ve hastalık ilerlerse; ateş, kusma ile genel durum bozukluğu diğer belirtilere eşlik ediyor. 

 

Kalıcı böbrek hasarına yol açabilir!

Basit belirtilerle fark edilen hastalık kolayca tedavi edildiğinden aileler tarafından fazla önemsenmeyebiliyor. Ancak tedavide geç kalınırsa idrar yolu enfeksiyonunun böbreklere ve tüm vücuda yayılarak ciddi problemlere yol açabileceğine işaret eden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Tahir Aydın, “Eğer ailenin farkında olmadığı, altta yatan bir böbrek hastalığı varsa, bu tablo çok hızlı gelişebilir. Bazı çocuklar şikayetlerini gizledikleri için tedavi yarım kalabilir. Yeterli tedavi edilmeyen ve tekrarlayan enfeksiyonlar kalıcı böbrek hasarına yol açma potansiyeli taşırlar. Bu nedenle anne babalar belirtileri iyi gözlemlemeli, çocuklarını en kısa zamanda hekime götürüp, tetkiklerini yaptırmalılar” uyarısında bulunuyor. 

Tedavi sırasında bol su içirin, abur cuburdan uzak tutun

Tedavide enfeksiyon kaynağını idrar yollarından uzaklaştırmayı, enfeksiyonun tekrar vücuda yerleşmesini önlemeyi, ağrıyı ve diğer şikayetleri ortadan kaldırmayı hedeflediklerini belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Tahir Aydın, “Bu amaçla tanı sonrası idrar kültürü alınır ve antibiyotik tedavisine başlanır. Ağrı kesici ve ateş düşürücüler ile şikayetler azaltılır. Bağışıklığı desteklemek ve vücuda faydalı olan bakteri seviyesini korumak için vitamin, mineral ve probiyotik desteği önerilir. Bunların yanı sıra aileye çocuklarına bol su içirmeleri, abur-cubur gibi paketli gıdalardan uzak durmaları ve hijyene dikkat etmeleri tavsiye edilir. Kabızlık veya anatomik bozukluk gibi kolaylaştırıcı faktörleri olan çocuklarda ise nedene yönelik tedaviler uygulanır” diyor. 

 

———-kutu bilgisi———-

Önlemek için 6 etkili öneri!

Dr. Tahir Aydın, çocuklarda idrar yolu enfeksiyonunu önlemek için almanız gereken önlemleri şöyle özetliyor: 

  • Düzenli kontrollerini aksatmayın
  • Bol su ve sıvı gıda tüketmesini sağlayın
  • Genel hijyen önlemlerini alın
  • Islak mayosunu hemen değiştirin
  • İdrarını tutmadığından emin olun
  • Kabız olmamasına dikkat edin

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2024 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.