Connect with us

Sağlık

Dünyaya adaptasyonda annenin dokunması ve şefkatli ses tonu etkili oluyor

İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi bölümü tarafından düzenlenen 1. Ergoterapi Sempozyumu “Erken Müdahale” temasıyla gerçekleştirildi.

Yayınlandı

on

İnsanın anne karnından başlayıp doğumdan sonraki süreçte dünyayı yapılandırmak ve anlamlandırmak için duyu organlarından yararlandığını belirten İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Şüheda Özkan, özellikle yaşamın ilk yıllarında anne ve bakım verenle temasın önemini vurguladı. Çocuğun beslenme ve temizlik gibi temel ihtiyaçları karşılansa bile oyun oynanmadığında, fiziksel dokunma ya da şefkatli bir ses tonu olmadığında çocukta büyüme eksikliği sendromu yaşandığını vurgulayarak “Yaşamın ilk döneminde yani ilk 6 ayda duyusal anlamda dokunulma ihtiyacı çok önemli. Dünyaya adaptasyonda duyularımızla annemizin sesiyle ya da bakım verenle regüle olmak en önemli ihtiyaç anlamına geliyor” dedi. Özkan, ihmal edilen bebeklerin gelişiminde gerilikler ortaya çıkabileceğini söyledi.

İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi bölümü tarafından düzenlenen 1. Ergoterapi Sempozyumu “Erken Müdahale” temasıyla gerçekleştirildi.

İstanbul Atlas Üniversitesi Dr. Ralph A. DeFronzo Oditoryumu’nda düzenlenen sempozyumun açılış konuşmasını yapan Ergoterapi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Aybüke Ersin, sempozyumun teması olarak belirledikleri erken müdahalenin ergoterapide kritik öneme sahip olduğunu belirterek “Sadece 0-2 yaş dönemini değil, çocukluk, gençlik, yetişkinlik döneminin sağlığını ve yaşam kalitesini de etkileyen bir durum. Aynı zamanda sağlıklı kaliteli bir toplum oluşturmak adına da çok önemli bir süreç. O nedenle bizim sloganımız olan kelebek etkisi ile örtüşüyor” dedi.

İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Şüheda Özkan, “Yaşamın İlk Yılları: Kritik Dönem” başlıklı sunumunda dijitalleşen dünyada duyusal yoksunluğun çocuğun gelişimi üzerindeki etkilerine dikkat çekti.

Duyuların güçlendirilmesi önemli

İnsanın anne karnından başlayıp doğumdan sonraki süreçte dünyayı yapılandırmak ve anlamlandırmak için duyu organlarından yararlandığını belirten Dr. Öğretim Üyesi Şüheda Özkan, “Biz dünyayı aktif katılarak ellerimizle ve dille keşfederek birbirimizle iletişime geçerek yapılandırıyoruz. Dolayısıyla bizim dijitalleşen dünyada her zamankinden daha çok bunu beslememiz ve savunmamız gerekiyor. Duyusal yoksulluk deneylerine baktığımızda yetimhaneye bırakılan çocuklarda ortaya çıkıyor. Çocuklara dokunulmadığında, fiziksel bir temas ya da bakım verenin şefkatli bir ses tonu olmadığında, oyun oynanmadığında beslenme ve temizlik gibi fiziksel ihtiyaçları karşılansa bile fiziksel büyüme eksikliği sendromu yaşandığı görülüyor. Zamanla bu çocukların maalesef hayatlarını kaybettiği görülüyor. Dolayısıyla yaşamın ilk döneminde yani ilk 6 ayda duyusal anlamda dokunulma ihtiyacı çok önemli. Dünyaya adaptasyonda duyularımızla annemizin sesiyle ya da bakım verenle regüle olmak en önemli ihtiyaç anlamına geliyor“ diye konuştu.

İhmal edilen bebeklerin gelişimi geriliyor

1960’lı yıllarda gerçekleştirilen ihmal edilen bebeklerle ilgili yapılan çalışmalara da değinen Dr. Öğretim Üyesi Şüheda Özkan, “Bir grup sağlıklı gelişim gösteren, bakım verenle güvenli bağlar kurmuş bebekler ve diğer grupta yetimhaneye bırakılan ve kısır bakım alan bebekler karşılaştırılıyor. Duyu motor korteks arasındaki gelişimin de aksamasından dolayı bu çocukların motor becerilerinde, çevreyi keşfetme davranışlarında oyuna katılmalarında belli sıkıntılar olduğu tespit ediliyor. Yaşamın ilk yıllarında meydana gelen duyusal yoksunluk bizim yetişkinlik döneminde bağlama uygun davranışlarımızda da sapmalara neden olabiliyor” diye konuştu.

Erken dönemde ekran maruziyeti önlenmeli

Ekran maruziyetinin bilimsel olarak birçok yayında faktör olarak pek çok araştırmada yer aldığını belirten Dr. Öğretim Üyesi Şüheda Özkan, “Şu an mama sandalyelerinde ve bebek arabalarında tablet ve telefon koymak için bölümler var. Çocuklarımız bunlara ihtiyacı olduğunun farkında değil. Onlara biz bunları veriyoruz. Dolayısıyla Amerika Pediatri Derneği 0-2 yaş arası hiç ekran kullanmama, 3-5 yaş arası bir saate kadar kullanım gibi sınırlar getirmesine rağmen çocuklarla etkileşim kuran uzmanlar bunu bilirler ki buna alıştıktan sonra bizler bile ekran kaydırmayı durdurmamız çok zor oluyor. Çocuklar bu otokontrole sahip değil. Dolayısıyla teknolojik gelişmelere paralel olarak ne kadar sınırlayıcı, yasa koyucu etik çerçeveler daha hızlı şekilde çizilebilirse çocukları o kadar kurtarabiliriz” dedi.

Ilımlı stres öğrenmede önemli bir yere sahip

Sınırlı ve kontrollü stresin beyin gelişimine olumlu katkıları olduğunu belirten Dr. Öğretim Üyesi Şüheda Özkan, “Stres regülasyonunun gelişmediği, beyinde stres olduğunda yüksek zihinsel işlevler, emosyonel regülasyon, çalışma belleği, muhakeme yapma gibi alanlarla da bağlantısından dolayı çocuk yaşamın erken yıllarında uzun süreli strese maruz kaldığında beynin bu bölgeleriyle olan iletişim aksayarak çocuklarda belli becerilerin gelişmesinde bazı aksaklıklar görüyoruz. Ilımlı stresler öğrenmemiz için çok önemli. Ilımlı stresler bizi tetikte tutar, öğrenmemizi güçlendirir. Beyin öngörülemeyenden öngörülene doğru asimile ederek hayattaki öğrenmesini gerçekleştirir. Bizim korktuğumuz şey kronik stres ve bunu kompanse edecek yeterli bağların olmamasıdır” dedi.

Üç oturumda uzmanlar sunumlar yaptı

Üç oturumdan oluşan sempozyumun ilk oturumunda oturum başkanları Doç. Dr. Barış Yılmaz ve Doç. Dr. Zeynep Bahadır moderatörlüğünde Prof. Dr. Hülya Kayıhan, “Dünden Bugüne Ergoterapi Süreçleri”,  Uzman Fizyoterapist Ayşe Palabıyık, “0-12 Ay Bebeklerde Motor Gelişim Basamaklarında Görülen Riskler” sunumlarını yaptı.

Oturum başkanları Prof. Dr. Ümit Uğurlu ve Doç. Dr. Atacan Tonak’ın moderatör olduğu ikinci oturumda Uzman Fizyoterapist Merve Işık, “Çocuklarda Psikososyal Gelişimin Basamakları, İletişim Ve Etkileşim Temelli Birlikteliğin Önemi”, Uzman Ergoterapist Furkan Cangi, “Erken Bebeklik Döneminde İnterosepsiyon Gelişimi”, Uzman Ergoterapist Tuba Demir “Nörogelişimsel Bozukluğa Sahip Çocuklarda Erken Müdahale” başlıklı konuşmalar yaptı.

Son oturum ise oturum başkanları Dr. Öğr. Üyesi Çağıl Ertürk, Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Emir moderatörlüğünde gerçekleşti. Uzm. Fzt. Gülcan Aksoy, “Riskli Bebek Analizinde Erken Tanı Ve Müdahale Yaklaşımları”, Uzman Ergoterapist Nur Tuba Cangi “Riskli Bebeklerde Zenginleştirilmiş Çevre Müdahalesi: Olgu Sunumu”, Dr. Fzt. Aymen Balıkçı “Zenginleştirilmiş Çevre Temelli Bir Erken Müdahale Yaklaşımı: HEP” , Uzm. Dr. Veysi Ülgen “21. Yüzyılda Çocuk Olmak” başlıklı sunumlarıyla katkıda bulundu. Sempozyum kapsamında Uzman Ergoterapist Kadriye Yağmurcu Topaloğlu tarafından “Duyu Yolculuğu” başlıklı bir atölye çalışması yapıldı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Reklam
Yorum Yapmak İçin Tıklayın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sağlık

Bağırsak sağlığı beyin sağlığını etkileyebilir!

Eskiden beyin sağlığının mide bağırsak sağlığını etkilediğinin düşünüldüğünü belirten uzmanlar son yıllarda yapılan çalışmalarla mide bağırsak sağlığının da beyin sağlığını etkileyebilmesinin mümkün olduğunu söylüyor.

Yayınlandı

on

Yazar:

Bağırsak ve beynin birbiri ile bağlı olduğunu dile getiren Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin, “Bağırsaklardaki sinir hücreleri beyne sinyaller iletip beyinde kimyasal ve elektriksel değişiklikler yaratabilir ve bu da duygusal dünyamızı etkileyebilir.” dedi. Birçok nörolojik hastalıkta mide bağırsak sorunları yaşandığına da dikkat çeken Prof. Dr. Barış Metin, probiyotiklerce zengin beslenmenin beyin sağlığı açısından önemli olduğuna vurgu yaptı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin, mide ve bağırsak sağlığının beyin sağlığı üzerindeki olası etkilerini değerlendirdi.

Mide ve bağırsaktaki problemler beyni ve psikolojik durumu etkileyebilir 

Eskiden daha çok beyin sağlığının mide bağırsak sağlığını etkilediğinin düşünüldüğünü belirten Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Barış Metin, “Son yıllarda yapılan çalışmalar bu durumun tersinin de mümkün olabileceğini öne sürüyor. Yani mide bağırsak sağlığı da beyin sağlığını etkileyebilir.” dedi.

Bağırsak ve beynin birbiri ile otonom sinir istemi, çeşitli kimyasallar ve hormonlar yoluyla bağlı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Barış Metin, “Bu nedenle bir beyin hastalığı mide ve bağırsakta düzensizliğe neden olduğu gibi, mide bağırsaktaki problemler de beyni ve psikolojik durumu etkileyebilir.” şeklinde konuştu.

Bağırsaklardaki sinir hücreleri duygusal durumumuzu da etkiliyor olabilir

Midemiz ve bağırsaklarımızda beynimiz kadar olmasa da 500 milyondan fazla sinir hücresi olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Barış Metin, “Bu hücreler daha çok sindirim ve boşaltım faaliyetlerini düzenlese de son yıllarda yapılan çalışmalar bu hücrelerin duygusal dünyamıza da etkisi olabileceğini gösteriyor. Özellikle otonom sinir sistemi denilen ve istemimiz dışında çalışan sinir sistemimiz bağırsak ve beyin arasında köprü görevi görerek birinden diğerine sinyal iletilmesini sağlıyor. Bu yolla bağırsaktan beyne sinyaller iletilip beyinde kimyasal ve elektriksel değişiklikler yaratılabiliyor.” dedi.

Mide ve bağırsak sorunları nörolojik hastalıkların belirtisi olabilir

Birçok nörolojik hastalıkta mide bağırsak sorunları yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Barış Metin, şu bilgileri paylaştı:

“Parkinson hastalığında sıklıkla kabızlık görülür. Alzheimer tipi bunama hastalarında zamanla iştah azalması ve kalori alımında düşüklüğe bağlı aşırı zayıflama görülür. Bunun yanında depresyon, anksiyete gibi psikiyatrik hastalıkların da en önemli belirtileri iştah artması veya azalması olabilir. Özellikle nörodejeneratif olarak isimlendirdiğimiz Parkinson ve demans gibi hastalıklarda görülen mide bağırsak problemleri bu hastalıklarda önemli bir sorun haline gelebiliyor.”

“Probiyotiklerce zengin beslenmek beyin sağlığı açısından da iyi”

Yapılan birçok çalışmada özellikle probiyotiklerin beyin sağlığına, depresyon gibi ruhsal hastalıklara etkisinin araştırıldığını ve azımsanmayacak derecede faydalı etkiler gösterildiğini hatırlayan Prof. Dr. Barış Metin, “Bu sonuçlara göre faydalı ve probiyotiklerce zengin gıdalarla beslenmenin beyin sağlığı açısından da iyi olduğu söylenebilir.” dedi.

Birçok çalışmada probiyotik kullanmanın genel stres seviyesini düşürdüğüne yönelik bulgular saptandığını da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Barış Metin, “Yakın zamanda yapılmış bir çalışmada düzenli yoğurt tüketen insanların sakinliğini daha etkin koruduğu gösterilmiş. Bu bulgunun nedeni probiyotiklerin bağırsak mikrobiyotası dediğimiz bağırsakta yaşayan mikroorganizmaları değiştirerek bağırsaktan salgılanan kimyasal maddelerde değişiklikler yapmasıdır. Bu kimyasallar beyine ulaşarak beyin hücrelerinin beslenmesinde ve fonksiyonlarında değişiklikler yaratabilmektedir.” şeklinde konuştu. 

Bağırsak mikrobiyotasını düzenleyen probiyotikler düzenli tüketilmeli  

Bağırsak sağlığını korumak ve beyin fonksiyonlarını optimize etmek için sağlıklı ve dengeli beslenmenin her şeyden önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Barış Metin, “Beyin sağlığımızı korumak için protein, karbonhidrat, lif ve vitaminler açısından dengeli bir diyet tüketmeliyiz. Ayrıca yoğurt ve kefir gibi bağırsak mikrobiyotasını düzenleyen probiyotikler düzenli tüketilmeli. Bunların yanında mide bağırsak sağlığının bozulduğu durumlarda doktora danışılarak tıbbi probiyotik içeren takviyeler kullanılabilir.” diyerek sözlerini tamamladı.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Sağlık

Güvercin ve Kunduracı Göğüs Çocuğunuzun Gelişimine Engel Olmasın

Çocukların göğüs duvarında “Kunduracı Göğüs” ve “Güvercin Göğüs” olarak adlandırılan anormallikler görülebiliyor.

Yayınlandı

on

Yazar:

Çocukların göğüs duvarında “Kunduracı Göğüs” ve “Güvercin Göğüs” olarak adlandırılan anormallikler görülebiliyor. Doğumsal olarak görülen bu anormallikler tıpta göğüs duvarı deformiteleri olarak adlandırılıyor. Tam olarak nedeni bilinmeyen bu deformiteler genetik yatkınlığa bağlı görülebiliyor. Peki bu göğüs duvarı bozuklukları nelerdir? Bu deformiteler nasıl düzeltilmektedir? Memorial Bahçelievler Hastanesi Göğüs Cerrahisi Bölümü’nden Doç. Dr. Murat Akkuş, göğüs deformitelerinde güncel tedaviler hakkında önemli bilgiler verdi. 

 

Kunduracı göğüs ve güvercin göğüs tamamen düzeltilebiliyor

 

Doğuştan gelen ve özellikle ergenlik döneminde belirginleşerek ortaya çıkan kunduracı göğüs ve güvercin göğüs bozuklukları erken yaşta fark edildiğinde ameliyatsız olarak çözümlenebilmektedir. Kunduracı göğüste oluşan çukurlaşma vakum tedavileri ile düzeltilebilirken güvercin göğüste oluşan dışarı doğru çıkma bozukluğu ortez denilen korselerle normal pozisyona gelebilmektedir. Fakat bu deformiteler ergenlik dönemi sonrasında fark edilir veya tedavisi için başvurulur ise cerrahi tedaviden başka bir yöntem etkili olamamaktadır. 

 

Deformitelerin tedavisinde minimal invaziv cerrahi oldukça yaygınlaşıyor

 

Son yıllarda minimal invaziv cerrahi yöntemler, avantajları nedeniyle oldukça ön plana çıkmaktadır. Minimal invaziv göğüs cerrahisi dünyada olduğu gibi ülkemizde de son derece ilgi görmektedir. Hem hekime hem de hastaya konfor sağlayan bu yöntem sayesinde; oldukça küçük kesiler ile estetik bir görünüm sunulması, daha az ağrı ve daha hızlı iyileşme imkanı sağlanması gibi ayrıcalıklar ön plana çıkmaktadır. Aynı zamanda başarı oranı oldukça yüksek olan bu minimal invaziv cerrahiyi de bir çok hekim öğrenmek ve uygulamak istemektedir.

 

İmplantlar sayesinde daha estetik bir göğüs görüntüsüne kavuşmak mümkün

 

Geçmişte göğsün ön kısmından yapılan açık cerrahiler ile hem uzun kesiler açılmakta hem de cerrahi sonrası ağrı ve geç iyileşme durumu nedeniyle günlük yaşama dönüş süresi uzamaktaydı.  

Minimal invaziv cerrahi sayesinde göğsün yan tarafından iki adet küçük kesi ile bu ameliyatların yapılıyor olması hastaya daha az ağrı, daha az kanama riski ve hızlı iyileşme imkanı sunmaktadır. .

Kişilerde estetik kaygı oluşturmasının yanı sıra kalbe bası yaparak sağlık sorunları yaratan kunduracı göğüs, Nuss operasyonu denilen kapalı minimal invaziv yöntem ile düzeltilebilmektedir. Yine ciddi estetik sorun yaratan güvercin göğüs, kişilerde duruş bozukluğu ile kamburluğa yol açmaktadır. Güvercin göğüs için ise minimal invaziv olarak uygulanan Abramson operasyonu daha küçük kesilerden yapılarak kişiyi normal bir göğüs görüntüsüne kavuşturmaktadır. Her iki yöntemde de göğüse metal bar denilen implantlar konulmakta, implantlar göğüste şekil değişikliği yapmakta ve yeniden eski haline gelmesine engellemektedir.   Bu operasyonlarda kullanılan güncel yöntemler hem hekimler için konforlu bir ameliyat imkanı sunarken hem de hastalar için daha hafif bir operasyon geçirip daha estetik bir göğüs görüntüsü elde etmeyi mümkün kılmaktadır.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Sağlık

Çocuklarda Kalıcı Böbrek Hasarına Neden Olabilir

Yaz aylarında yeterince temiz olmayan havuza girmek, ıslak mayoları hemen değiştirmemek gibi etkenler nedeniyle idrar yolu enfeksiyonuna özellikle kız çocuklarında daha sık rastlanıyor. 

Yayınlandı

on

Yazar:

Yaz aylarında yeterince temiz olmayan havuza girmek, ıslak mayoları hemen değiştirmemek gibi etkenler nedeniyle idrar yolu enfeksiyonuna özellikle kız çocuklarında daha sık rastlanıyor. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Tahir Aydın, kolay tanı konulup tedavi edilebilen bir hastalık olsa da geç kalındığında veya tedavi yarım kaldığında  idrar yolu enfeksiyonunun ciddi sonuçlara yol açabileceğine işaret ederek, “Basit bir idrar yolu enfeksiyonu tedavi edilmezse hastalık tüm vücuda yayılabilir ve böbreklerde kalıcı hasara neden olabilir. Dolayısıyla, ebeveynlerin çocuklarının rutin kontrollerini aksatmamaları, şüphelendikleri durumlarda gecikmeden hekimlerine başvurmaları ve tedaviyi yarım bırakmamaları çok önemlidir” diyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Tahir Aydın, idrar yolu enfeksiyonunu önlemek için  çocuklarda bol su ve sıvı gıda tüketimine, düzenli tuvalet ve el yıkama alışkanlığına mutlaka dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. 

 

Kız çocuklarında 15 kat fazla görülüyor! 

 

Böbrekler, mesane ve idrar yollarının  çoğunlukla bakteriler tarafından kaplanmasıyla oluşan idrar yolu enfeksiyonu çocukluk çağında en sık görülen enfeksiyon hastalıklarında 2’inci sırada yer alıyor. Bir yaşından sonra kız çocuklarında erkeklerden yaklaşık 15 kat daha fazla görüldüğü belirtiliyor. Bu duruma, idrar yollarının kız çocuklarında daha kısa, anüse de yakın olması nedeniyle mikropların daha kolay bulaşması ve yanlış temizlik alışkanlıklarının sebep olduğu düşünülüyor. Buna karşılık erkek çocuklarda sünnet uygulaması bakterilerin çoğalmasını engelliyor.

 

Genellikle E. Coli bakterisi sebep oluyor
 

İdrar yolu enfeksiyonu genellikle bakteriler tarafından oluşsa da virüsler ve mantarlar da enfeksiyon etkeni olabiliyor. Enfeksiyonun tüm yaş gruplarında en sık sebebi koli basili olarak bilinen E. Coli isimli bakteridir. İnsan bağırsaklarında doğal olarak bulunan Koli basili, idrar yollarına taşınırsa burada enfeksiyon oluşturuyor.  Bu bakterinin dışında Adenovirus, Enterovirus gibi virüs tipleri ile Candida ve Aspergillus gibi mantar türlerinin de nadir olarak idrar yolu enfeksiyonuna zemin hazırladıkları belirtiliyor.
 

Yazın havuz kullanımı riski yükseltiyor!

Artan sıcaklık ve nem bakterilerin kolayca çoğalmalarını sağladıkları için çocuklarda idrar yolu enfeksiyonuna yazın daha sık rastlanıyor. Çocukların havuzda uzun süre kalmaları ve ıslak mayolarını hemen değiştirmemeleri genital bölgenin nemli kalmasına, birbirleriyle yakın temas da enfeksiyonların daha çok bulaşmasına sebep oluyor. Uzun süre idrarını tutma ve hijyene daha az dikkat edilmesi de enfeksiyon sıklığını artırıyor. Tüm bu sebepler nedeniyle Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Tahir Aydın, yaz aylarında idrar yolu enfeksiyonuna karşı daha dikkatli olunmasını gerektiğine işaret ediyor. 

 

İdrar yaparken yanma hissine dikkat! 

İdrar yolu enfeksiyonu bebeklerde genellikle; ateş, huzursuzluk, ağlama, beslenme zorlukları veya idrarın kötü kokması gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Küçük çocuklarda; sık idrara çıkma, idrar yaparken ağrı veya yanma, idrarın bulanık veya kötü kokulu olması, iştahsızlık, karın ağrısı ile kusma gibi şikayetler oluşuyor. Daha büyük çocuklarda ise bu belirtilere ek olarak altını ıslatma ve bel ağrısı gibi durumlar gelişebiliyor. İdrar yolu enfeksiyonunun en sık rastlanan belirtisi genellikle idrar yaparken yanma hissi oluyor. Eğer tedavi edilmez ve hastalık ilerlerse; ateş, kusma ile genel durum bozukluğu diğer belirtilere eşlik ediyor. 

 

Kalıcı böbrek hasarına yol açabilir!

Basit belirtilerle fark edilen hastalık kolayca tedavi edildiğinden aileler tarafından fazla önemsenmeyebiliyor. Ancak tedavide geç kalınırsa idrar yolu enfeksiyonunun böbreklere ve tüm vücuda yayılarak ciddi problemlere yol açabileceğine işaret eden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Tahir Aydın, “Eğer ailenin farkında olmadığı, altta yatan bir böbrek hastalığı varsa, bu tablo çok hızlı gelişebilir. Bazı çocuklar şikayetlerini gizledikleri için tedavi yarım kalabilir. Yeterli tedavi edilmeyen ve tekrarlayan enfeksiyonlar kalıcı böbrek hasarına yol açma potansiyeli taşırlar. Bu nedenle anne babalar belirtileri iyi gözlemlemeli, çocuklarını en kısa zamanda hekime götürüp, tetkiklerini yaptırmalılar” uyarısında bulunuyor. 

Tedavi sırasında bol su içirin, abur cuburdan uzak tutun

Tedavide enfeksiyon kaynağını idrar yollarından uzaklaştırmayı, enfeksiyonun tekrar vücuda yerleşmesini önlemeyi, ağrıyı ve diğer şikayetleri ortadan kaldırmayı hedeflediklerini belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Tahir Aydın, “Bu amaçla tanı sonrası idrar kültürü alınır ve antibiyotik tedavisine başlanır. Ağrı kesici ve ateş düşürücüler ile şikayetler azaltılır. Bağışıklığı desteklemek ve vücuda faydalı olan bakteri seviyesini korumak için vitamin, mineral ve probiyotik desteği önerilir. Bunların yanı sıra aileye çocuklarına bol su içirmeleri, abur-cubur gibi paketli gıdalardan uzak durmaları ve hijyene dikkat etmeleri tavsiye edilir. Kabızlık veya anatomik bozukluk gibi kolaylaştırıcı faktörleri olan çocuklarda ise nedene yönelik tedaviler uygulanır” diyor. 

 

———-kutu bilgisi———-

Önlemek için 6 etkili öneri!

Dr. Tahir Aydın, çocuklarda idrar yolu enfeksiyonunu önlemek için almanız gereken önlemleri şöyle özetliyor: 

  • Düzenli kontrollerini aksatmayın
  • Bol su ve sıvı gıda tüketmesini sağlayın
  • Genel hijyen önlemlerini alın
  • Islak mayosunu hemen değiştirin
  • İdrarını tutmadığından emin olun
  • Kabız olmamasına dikkat edin

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Devamını Oku

Popüler Haberler

Copyright © 2024 Orbis Medya Bilgi ve İletişim Teknolojileri Ltd. Şti. Her hakkı saklıdır. Web sitemizdeki haber, makale ve içeriklerin her hakkı saklıdır.
İçeriklerimizin izinsiz kullanımı halinde yasal işlem başlatılacaktır.